Bırakın kararı öğretmen versin
2017 – 2018 Eğitim öğretim yılının ilk dönemi sona erdi.
Hayli fırtınalı başladı eğitim yılı. Sınavlar, sistemler, müfredatlar… Değişen değişene. Sınavlara hazırlanan öğrenciler için dur durak olmadı.
Çocuklar ne zaman nereye yetişeceğini şaşırdı. 15 tatilde aman vakit kalmışken şu sınavlara çalışalım deyip hızlandırılmış kurslara gitmeyi düşünenler var. Kafalar karışık…
Liselere giriş sınavlarına hazırlanan öğrenciler için taşlar hala yerine oturmadı. Aynısı üniversite sınavına hazırlanan öğrenciler için de geçerli.
Dahası MEB için de aynı belirsizlik sürüyor.
Değişen sistemin getirisi, ‘Nitelikli Okullar’ listesi yarıyıl bitmesine rağmen açıklanmadı. Her okul o listeye girmek için birbirinin üstüne çıkıyor. İl ve ilçe müdürlüklerinde baskı oluşuyor haliyle. Bakalım bu baskı sonucu liste ne kadar kabaracak…
Sınavla öğrenci almayan okullara yönelik algının bozulmaması için de baya bir uğraş var.
Öyle ki, ‘Nitelikli Okul’ adından vazgeçilip, ‘Proje Okul’a geçildi. Ama o da tutmadı. Hoş bir ifade de değil üstelik.
Düşünün ki, Ankara Atatürk Lisesi… 1886 yılında kurulan bir okula, tarihe, birbirinden değerli insanlar yetiştirmiş bir mektebe ‘proje okul’ demek hakaret değil de nedir?
Son karar ise, ‘Sınavla Öğrenci Alan Okullar’ ifadesi oldu. Bakalım onun ömrü ne kadar vefa edecek.
Algı bozuk bir defa algı! İsimle, şekille değişmez o algı…
Zaten kafalar yeterince karışık, şimdi bir de ödev polemiği başlatıldı. Yine, yeniden… Bakan Yılmaz’dan, ‘lütfen öğrencilere ödev vermeyin’ çağrısı geldi.
Her fırsatta öğrencilerin teknoloji bağımlılığından yakınıyoruz. Sanki yetişkinler çok farklıymış gibi!
Sonra da tatil zamanı ‘lütfen ödev vermeyin çocuklara. Gezsinler dolaşsınlar, şehri tanısınlar’ diyoruz.
İyi hoş, ama kaç tane ebeveyn işinden fırsat bulup da 12 – 13 yaşındaki çocuğunu alıp, Anadolu Medeniyetler Müzesi’ne ya da Gök Bilim Merkezi’ne götürür? Sadece hafta sonu mümkün. Çocuk mecbur evde vakit geçirecek. 2 hafta tam gaz teknoloji tiryakisi olacak…
Sözde karşıyız teknoloji bağımlılığına… Uygulamada tabletin, telefonun kucağına atıyoruz çocukları.
Ödev verilmesi ya da verilmemesi konusunda taraf da değilim. En fazla gördüğümü ifade ederim. Eğitimci değilim. Bunun doğrusunu ne gazeteci, ne de politikacı belirleyebilir. Sadece öğretmen belirler!
Öğretmen karar verecek.
Bakanlıksa, hem öğretmenin gelişimini sağlayacak hem de öğretmenin vereceği kararların uygulama kabiliyetini güçlendirecek altyapıyı oluşturacak.
Biz gazeteciler de gördüğümüzü, doğrusuyla yanlışıyla haykıracağız.
Sözün kısası, sırf anne babaların kalbini kazanmak için çocukların ödevine dahi karışmaya lüzum yok.
Popülizm zaten her yeri sarmış durumda…
Bari eğitimden uzak tutalım Allah aşkına.
En azından bu kadarını yapabilelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.