Bir de götürüsü olacaktır
Geçtiğimiz hafta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan gelen bir açıklama hayli dikkat çekiciydi.
Zira haber sitelerince de büyük ilgi gördü.
Sevinçle karşılandı, “O ülkeye kimlik ile gidilebilecek” şeklindeki olumlu başlıklarla aktarıldı; Sayın Bakan’ın açıklamaları.
Olay şuydu:
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ukrayna’da,Türkiye-Ukrayna Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyi'nin alt organı Ortak Stratejik Planlama Grubu 5. toplantısına katılmıştı.
Sayın Bakan, toplantıya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, Türkiye ile Ukrayna'nın sadece kimlik kartıyla seyahat için mutabakata vardığını ilan ediyordu.
Bakan Çavuşoğlu "Karşılıklı ziyaret ve turist sayısını artırmak istiyoruz. Haklarımız arasında daha fazla temas olsun istiyoruz. O nedenle bundan sonraki süreçte vatandaşlarımızın pasaporta ihtiyaç duymadan sadece kimlikleriyle ülkelerimizi ziyaret etmesi için hazırlıkları tamamladık. Yaz gelmeden bunu başaracağız” diyordu.
Evet, açıklandığı da üzere amaç karşılıklı turist sayısını artırmak.
Malum, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında artışa geçen terör olayları turizm sektörümü de olumsuz etkiledi ve ülkemize gelen turist sayısında düşüşe neden oldu.
2016 yılında otellerimiz önemli oranda boş kaldı; sektör temsilcileri, acenteler, çalışanlar kâr elde edemedi.
Sonuçta turizm gelirimiz düşmüş oldu.
Burası tamam lakin, madalyonun bir de diğer yüzü yok mu?
“Turist herşey demek” mi?
“Turist gelsin yeter” mi?
Şunu açıkça belirtmek isterim ki, ben özellikle “tatil turizmi”ni daha ziyade ahlaki ve kültürel etkileri bakımından değerlendiriyorum.
Yani şöyle:
Turizm sadece ekonomik bir olay değildir. Turizme sadece ekonomik getiri gözüyle bakamayız, bakmamalıyız.
Turizmi aynı zamanda toplumsal, çevresel ve hatta politik yönlere de sahiptir, bunu asla unutmamalıyız.
Ve turizm toplumu ve toplum yapısını etkileyen önemli dış hareketlerin başında gelmektedir, bunu da asla unutmayalım.
Dolayısıyla turizmin etkilerini değerlendirirken sadece ekonomik yani döviz ve gelir getirici bir hareket olarak görmemeliyiz.
Turizm girdiği ülkede ahlaki ve kültürel bozulmalara sebebiyet verebilmektedir.
Örneğin Rus turistleri düşünün.
Erkeğiyle kadınıyla, Ruslar ve biz Türkleri, yanyana bir getirin, ne kadar farklıyız öyle değil mi?
Ruslar geliyor ülkemize, yiyip içiyor, gezip tozuyor falan… Ekonomik olarak iyi de ya kültürel ve ahlaki yönden?
Karadeniz’i aklınıza getirin… Batum’u, Gürcistan’ı… Ülkelerarası geçiş serbestliğinden sonra Karadeniz’de fuhuşun da kumarın da nasıl artış gösterdiğini düşünün.
Sayın Bakan’ın açıkladığı Ukrayna’ya kimlikle kolayca giriş çıkışı şimdi bir de bu yönüyle hesap edin, bakalım ortaya ne sonuçlar çıkacak?
Ukrayna’nın dünyada öne çıkan özelliklerinden biri maalesef “fuhuş”un yoğun olarak yaşandığı bir ülke olması.
Şimdi Ukrayna’dan genç kızlar sadece kimlikleri ile pasaport vs. gerek duyulmadan ülkemize giriş yapabilecekler?
Hepsi sadece tatil amacıyla mı gelecek ülkemize?
Ukrayna’nın ekonomik gelişmişliği ne ki?
Ukraynalıların yüzde kaçının gelir seviyesi başka bir ülkeye tatile gitmeye elverişli ki?
Bunlar çok iyi hesap edilmeli.
Aynı durumlar bizler için de geçerli.
Bugün pekçok Türk vatandaşı eminim ki Ukrayna gibi ülkelere tatil dışı amaçlarla kolayca gidip gelebilmeyi arzuluyor da, pasaport vs. nedenlerle bu imkanı bulamıyor.
Sadece kimlikle giriş kolaylığı ile bu imkana kavuşmuş olacaklar.
Sonuç olarak diyorum ki; Ukrayna gibi ülkelerden ülkemize, ülkemizden Ukrayna gibi ülkelere sadece kimlikle giriş fuhuşa ve kumara da kolaylık sağlayacaktır.
Yetkililerimiz bu anlaşmaları imzalarken bunu hesaba katıyor mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.