Bekleyenleri Unutmamak
Osmanlı'dan sonra topraklarımızla beraber nice yanık gönül bıraktığımız dönemlerden sonra bir diplomatımız eşiyle birlikte görev için Yunanistan'a gitmesi gerekir. Sınırı geçer. Yalnız oradaki işler geç vakte kaldığı için bir otel bakmaya başlar. Otel ararken Türkçe konuştuğunu gören yaşlı bir amca yanına gelir ve Türk olduğunu söyleyerek onu misafir etmek istediğini söyler.
Eve giderler. Yaşlı amca, kızına misafirlerinin Dersaadet'ten geldiğini sevinçle bildirir. Yemekler yendikten sonra sürekli sorular sorarak vatandan haberler alır. Belli bir vakit geçince kapı çalar, gelenler Rumca bir şeyler söyler ama amca anlamaz. Kızına ne dediklerini öğrenmesi için seslenir. Kızı gelen görevlilerin otelinin ayarlandığını ve gelenlerin onları otele yerleştirmek için geldiklerini söyler.
Amca, misafirlere danışmadan hayır cevabını verip gelenleri yollar. Diplomat amcaya dönerek: "Amca sen Rumca bilmez misin?" der. Amca sertçe "Hayır" der. Misafir "Nasıl olur? Tam seksen yıl…" derken amca lafa girer ve:
- Evlat, işgalin bu kadar uzayacağını nereden bilirdim? Hep bizi ve topaklarımızı kurtaracaksınız umuduyla yaşadım der.
Bu olayı anlatan Bern büyükelçisi Taner Baytok’tur.
Bekleyen nice insan öldü, yeni doğanlar da artık beklemedi. Orada kardeşlerimiz kaldı diyen de kalmadı. Hepsi tarih sayfalarında tozlu bir anı olarak yerini aldı. Kim bilir belki zamanın birinde küçük bir çocuk bunları okur da senelerin unutulmuşluğunu hatırlar. Kendini bekleyen kardeşlerinin özlemini çeker. Kendini kaybetmeden onları bulur.