Anadolu Başlar Vatan Olmaya...
Aylardan Ağustos, günlerden Cuma
Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma
Yeni bir şevk ile gürledi gökler
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber
Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu
Ardında Oğuz'un elli bin tuğu
Andırır Altay'dan kopan bir çığı
Budur, Peygamberin övdüğü Türkler...
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber
Ağustos ayı Türk milleti için zaferlerle dolu kutlu bir aydır. Bu kutlu ay da tattığımız zaferlerden en önemlisi de 26 Ağustos 1071’de Anadolu’yu ilelebet Türk yurdu olarak tescillediğimiz Malazgirt Savaşı’dır. Malazgirt Savaşı tarihe, “Yurt kuran Savaşı” olarak geçmiştir ki bu adlandırma Malazgirt’in Türk tarihi için ne ihtiva ettiğini bizlere daha iyi anlatmaktadır. 26 Ağustos 1071, Türk milleti için üzerinde devletinin payidar, milletinin mutlu ve huzurlu yaşayacağı ve mazlumlara yegâne sığınak olacak bir yurdun kurulduğu tarihtir.
Malazgirt, Haçlıların hala unutamadığı Türk tokadıdır!
Malazgirt, bin yıldır neden bu topraklarda olduğumuzun ayan beyan göstergesi ve tesadüfen Anadolu’ya düşmediğimizin en bariz kanıtıdır.
Malazgirt, Türk’ün makûs talihini tersine döndüğü, yüzyıllarca İslam âleminin sancağı olacak ve Batı’ya doğru akın akın İslam’ı taşıyacak devlet merkezinin temelinin atıldığı savaştır!
Anadolu, onu yurt kıldığımız 1071’den bugüne kadar bizi ana şefkatiyle kucaklamış ve hiç bırakmamış aziz yurdumuz… Bizde bu yurdu göğünde ki hilali sönmesin, minaresinde ki ezanı dinmesin ve bayrağında ki kırmızı solmasın diye bin yıldır kanlarımızla suluyoruz. Bu topraklar da yaşamanın bir bedeli var ve biz bu bedeli bihakkın 1071’den bu yana kanımızı, canımızı bu vatana feda ederek ödüyoruz. 1071’ten, 1923’e ve oradan da bugüne bu vatan için bizim ödediğimiz bedeli ödetmeden, yani kanımızın son damlasına kadar bu toprakları sulamadan Anadolu’yu kimseye yar etmeyeceğimizi haykırdık, haykırıyoruz.
Bugünkü yazımızı noktalarken, cümlelerimizin başında zikrettiğimiz Malazgirt Marşı’nın yazarı, destan şairimiz ve yine bir Ağustos ayında kaybettiğimiz ağabeyimiz merhum Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nu bir kere daha rahmetle anıyor ve son sözü de ona bırakıyorum:
Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi
Malazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi
Bu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi
Bu seste birleşir bütün yürekler...
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!..
Nağramızdır bu gün gök gürültüsü,
Kanımızdır bugün yerin örtüsü
Gazi atlarımın nal parıltısı
Kılıçlarımızdır çakan şimşekler...
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!..
Yiğitler kan döker, bayrak solmaya,
Anadolu başlar, vatan olmaya...
Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.