Muhammed Gömük

Muhammed Gömük

Adliye muhabiri sevgili Bahri Karataş

Adliye muhabiri sevgili Bahri Karataş

Fetullahçı terörist hakimlerin ve fetullahçı terörist savcıların adliyelerde at koşturduğu; Ergenekon, Balyoz, İzmir-Casusluk gibi tiyatroların adliyelerde sahnelendiği; 17-25 Aralık Yargı Darbesi ile vatana ihanetin zirve yaptığı karanlık Türkiye yıllarında sırf Sayın Binali YILDIRIM’a özel aracımı tahsis ettim diye fetullahçı teröristlerce tutuklandım. Hatta organize polisleri arabayı verdiğin bakan sizi kurtarsın diye meydanda okudular. Çok uzun süre tutuklu kaldıktan sonra elbette ki haklılığım ortaya çıktı, beraat ettim. Tutuklanmama sebep olan iftiralar ise yenilir yutulur cinsten değildi: Çetecilik suçlamasını falan geçtim; bedelli askerlik yapmama rağmen rüşvet karşılığında çürük raporu aldığım bile iddia ediliyordu.
Sevgili Bahri… Tutuklandığım dönemde, dosyamda olmayan suçlarla zan altında bırakılarak gazetelere haber oldum. Mesela ne mi yazıyordu: “Mahkemelerden istenen kararları çıkartabilmek için HAKİMLERE KADIN TEMİN ETTİĞİM” yazıyordu. “Dört hakime kadın servisiyle adaleti hızlandırdığım” yazıyordu. Oysaki SORUŞTURMA DOSYAMDA HİÇ AMA HİÇ KADIN KELİMESİ GEÇMİYORDU! Bak sen şu işe..! Doğan Medyanın gazete manşetlerinde “dört hakimden” bahsediliyor; oysaki soruşturma dosyasında sadece bir hakimin adı geçiyordu. Ki o da zaten tüm suçlamalardan beraat etti. Görüldüğü üzere tipik Doğan Medya yalanları, tipik Doğan Medya dolanları…
Pek yüce saygıdeğer İzmir Savcısı Nihal FINDIK umarım bu yazımı okursunuz. Lâkin deli saçması gazete manşetlerinin dahası da var: “Muhammet G. Aşırı para harcamasıyla tanınıyor”, “Lüküs Hayat! Muhammet G. Adalete yaptığı ince ayarlarla süper zengin hayatı yaşıyordu. Yatlar, lüks minibüsler ve motosikletler, sıradan bir çalışanın elde edemeyeceği hayat cezaevinde son buldu.” Eleman, bulmuş tutukevinde 28 yılla yargılanan garibi, nasılsa karşısında FETÖ var diye basmış yalanı, basmış dolanı. Tipik Doğan Medya yalanları, tipik Doğan Medya dolanları! Aşırı para harcıyormuşum, lüküs hayat yaşıyormuşum, şunlarım bunlarım varmış ve de cezaevini boylamışım! Laflara bir bakar mısınız? Sorumlu gazetecilik tam olarak da budur değil mi? “Hükumeti ben kurar ben yıkarım” diyen Aydın Doğan devrinin sorumlu gazeteciliği işte tam olarak buydu. Ancak göz ardı edilen bir şey var: Aydın Doğan’ın da, mason medyanın da, fettoşçu teröristlerin de devri bitmiştir. Devir artık bizim devrimizdir, devir bu vatanın gerçek evlatlarının devridir. 15 Temmuz 2016 gecesi fetullahçı terörist köpeklerin başını taşla ezdiğimiz günden itibaren devir bizim devrimizdir.
Ah pek yüce saygıdeğer İzmir Savcısı Nihal FINDIK, keşke bu yazıyı okusanız. Keşke bu yazıyı okusanız da işin gerçek mahiyetini, Türk yargı sistemini kaosa sürükleyen fetullahçı teröristlerce nasıl mağdur edildiğimi öğrenebilseniz. Tabi şunu inatla ve ısrarla söylemekte fayda var: Ben bu işin peşini vallaha da billaha da bırakmayacağım. Gök de yarılsa yer de yarılsa ben bu işin peşini tüm hukuki yolları kullanarak asla bırakmayacağım. Neye mâl olursa olsun asla bırakmayacağım. Vallaha da bırakmayacağım, billaha da bırakmayacağım.
Sevgili Adliye muhabiri Bahri, 15 Temmuz 2016 gecesi fetullahçı yezitlerin çoluğunu çocuğunu şişe geçirdiğimizden o büyük günden bugüne değin emin ol çok şeyler değişti. Mesela ben artık gazetecileri daha çok seviyorum. Nasıl sevmeyeyim, ben de bir gazeteci oldum. Kitaplarım da yayınlandı ve yayınlanmaya devam edecek. Köşe yazılarım CIA mahfillerinde itina ile arşivleniyor ve arşivlenmeye devam edecek. Zor iş be kardeşim. Seni gerçekten seviyorum. Keşke düşman olmasaymışız diyorum. Canım benim… 
Sevgili Bahri, hakaret ve tehdit isnadı ile hakkımda şikayetçi olmuşsun. Mazlumdum, sayende maznun da oldum. Neymiş bu şikayetin sebebi: “…ve FETÖ örgütünün kalemşörü Adliye muhabiri Bahri Karataş, o kadar suç duyurusu olmasına rağmen kim tarafından korunuyorsun bilmiyorum ama senin suçunu örtbas edenlerle de savaşacağım” demişim. Doğrudur, dedim. Yalan mı?
Doğru mu yalan mı, anlamanın çok yolu var ama en basitini paylaşacağım. Sevgili Bahri’ye soruyorum: “Fetullahçı teröristlerin abuk subuk suçlamalarıyla cezaî takibata uğradığım, tutukevinde süründüğüm dönemde, sen nasıl oldu da dava dosyam hakkında malumat edinip beni Doğan Medya’nın gazetelerinde manşetlerden haber konusu yapabildin? Ve sen, neden dosyamda bile olmayan “hakimlere kadın temin etmek” gibi abuk subuk iftiralarla hakkımda haber yaptın? Neydi sebep? Haydi açıkla! Açıkla ki şikayetinin konusu olan beyanlar yalan mı doğru mu herkes görsün. Sana hodri meydan, zahir elin kalem tutuyordur, gözün de görüyordur, yaz gazetelerinde. Doğan Medyanın göz kamaştırıcı imkanları önüne serilidir diye tahmin ediyorum. Bak ben yazıyorum, sen de yaz… Bu ülkede onlarca belki de yüzlerce FETÖ’nün kalemşörü olmuş gazeteci var. Hepsinin de çalışma usulünü çok iyi biliyoruz. Özellikle de terörist hakim ve terörist savcıların başrolde oynadığı Ergenekon, Balyoz gibi tiyatrolar esnasında FETÖ’nün kalemşörlerinin nasıl algı operasyonu yaptıklarını, nasıl ortalığı bulandırdıklarını çok iyi biliyoruz.
Sevgili Bahri, “tehdit” demişsin. “Senin suçunu örtbas edenlerle de savaşacağım” lafım üzerine olsa gerek… Tabi burada aslanlar gibi bir bağlaç de var. Daha önce birileriyle nasıl hukuki imkanlar çerçevesinde savaşmışsam ve hatta savaşıma devam ediyorsam senle de aynı hukuki imkanlar ölçütünde savaşacağım. Şu yazım bile bir savaş enstrümanıdır. Zira hukuki sınırlar içinde cevazı olan bir harekettir. Sen ki yılların koskoca Adliye muhabirisin; avukat, hakim, savcı çevren geniş olmalı. Tehdit suçunun maddi ve manevi unsurlarını, “haklı bir nedene dayanan ibarelerin tehdit addolunmadığını” bilmen gerekirdi. Beni hayal kırıklığına uğrattın. Ayrıca özel haksız tahrik halinde -ki bana gazete manşetlerinden ettiğin lafları yukarıda saydım- hakaret suçu yönünden cezasızlık nedeninin doğacağını da bilmen lazımdı. Her şeyi bir tarafa bırakalım: Hakkımda ettiğin onca asılsız, mesnetsiz iftiravari ve hakaretamiz haberden sonra bir düşman kazanacağını tahmin etmeliydin. Bu davalar daha ne ki, ben ömrümün sonuna kadar seninle hukuki zeminde savaşacağım. Vallaha da savaşacağım, billaha da savaşacağım. Senden 17 yaş daha gencim, zamanım çok, enerjim daha da çok.
Sevgili Adliye muhabiri Bahri Karataş, seni gerçekten seviyorum, zira bana yaşama azmi veriyorsun. Çok çok da öpüyorum. İyi bakasın kendine, bana lazımsın.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR