YETERİNCE DÜŞMANIMIZ VARKEN, BİR BİRİMİZE DÜŞMAN OLMAK NİYE
Gerilmiş bir dış politikadan bahsederken, toplumun değer yargılarını değersizleştirme çalışmaları iç politikada büyük bir hızla devam etmekte. Gündemi meşgul eden ve sürekli baskın bir psikoloji ile kaideleri kendi çizgisi etrafında birleştirme gayretinde olan dış mihrakların saldırı dilini destekleyen iç politika zihni, sanırım aynı çizgi etrafında birleşiyor.
‘Dünyayı ezen sömürü zihniyetinin beyni Siyonizm, Kalbi haçlı Avrupa, Sağ kolu Amerika sol kolu Rusya’dır’ diyen bana göre devrin alimi, devrin lideri Dr. Necmettin Erbakan hocayı hayırla yad etmek istiyorum.
Bu yazımda Taşları tek tek yerine koyup konunun başından sonuna kadar inme gayretini taşıyacağım. Milli birliğin temelleri atıldığında ülkede sağ- sol olayları ile yine bir ayrıştırma politikası vardı. O dönemlerin en etkili lideri olan Erbakan tarihe not düşen bu ifadeleri kurmuştu. Bugün yıl 2015 ve Erbakan hocanın kurduğu o cümleleri sosyal medya sayfalarından paylaşan, halen böyle bir saldırı halinin olduğunu sürekli dillendiren çaresiz bir Müslüman coğrafyası ve acımasızca Müslümanların üzerine giden bir batı dünyası var. Kısaca verilen tepki bundan 40 yıl evvel de aynıydı, bugün de aynı.
Fakat ülkemizde uyanış hareketini simgeleyecek olan liderleri sindirme, susturma, gücünden mahrum bırakma hareketleri sürekli olmuştur. Manevi anlamda bir lideri itibarsızlaştırma çalışması varken, oyuncular her zaman aynı ülkeler olmuştur.
Bugün yine oyuncular aynıdır. Bedenler farklı olsa da, zihin dünyalarında yüklenilen misyon hep aynı liderler tarafından gerçekleştirilmiştir. Erbakan hoca itibarsızlaştırılmak istenmiştir, partisi kapatılmıştır, maddi anlamda akla hayale sığmayan iftiralar atılmıştır.
Kayıp paraların konuşulduğu, 3 kilo altınının olduğu, trilyonlarının olduğu yönünde gece gündüz haberler yapılmıştır. Erbakan hoca aramızdan ayrıldığında, akla gelen Ankara’nın bir yerinde ailesi ile yaşadığı evi, evlatlarına bıraktığı ve ufak meblağda olan birkaç kuruşu.
Geriye bırakılanlar, milyonlar, altınlar dış beyinlerin kocaman bir hikayesi olduğu yönündedir. Aynı oyunu şimdiki dönemin liderine yapacakları da malumdu ve yapıldı.
Yarın Recep Tayyip Erdoğan aramızdan ayrıldığında, maddi anlamda söylenilenlerin büyük iftiralar olduğu gerçeği ile yine yüzleşecekler.
Tabi bu ülke adına yaptıklarını da Erdoğan’ın mal varlığı olarak yansıtanlar yine susmayacaklar. Sarayı sırtlanıp götürmeyeceği muhakkaktır. Evlatlarına babalarından kalan bir miras olarak bırakmayacağı da hakeza…
Bugün saldırıyı aynı yerden başlatanlar, dün bıraktıkları yerden devam etmiştir. Fakat ülke ferasetini gözler önüne seren uyanan bir milletin olduğunu hesaplayamayanlar, bugün dış politikada farklı, iç politikada farklı tavırlardan vazgeçip Ak Parti’nin yeni hayali olan Büyük Türkiye için birleşmiş durumdalar.
Hristiyan birlikleri birleşme kararı almışken, İçeride ki iş birlikçileri olan zihinler emirleri yerime getirirken, yıllarca kurgulanmış davut yıldızlarıyla Türkiye’nin dağlarında, Diyarbakır’ da, Şırnak’ta boy gösterenler bugün şehirlere inmiş durumdalar. Bu kavganın artık Kürt-Türk kavgasını olmadığını bilenler çoğalırken, ülkenin içerisine akıtılmış ihanet- hıyanet cepheleri de bir bir düşmektedir.
Türkiye’de halkları ayrıştırma eğilimi sürerken, manevi hırsızlık politikası yine bu dönemin hükümeti tarafından ifşa olmuştur. Diyanet İşleri Başkanı Prof Dr Mehmet Görmez ’in ‘Bu ülkenin maneviyatını çaldılar’ söylemi sanırım anlamlı ve yerinde bir cümledir.
Evet ihanet saldırıları sürerken içeride ülkeyi ırklara bölme gayreti iç işleri noktasında ihanet şebekelerinin görevidir, Dışarı da ise İslam’ı terör dini ilan etmek se, ana tuzağı hazırlayanların planıdır. Ne yazık ki uyanamayansa bizleriz.
Bu ifadelerin detayına baktığımızda ben kendimi her hangi bir partiye yakın olarak hissetmiyorum. Sadece bu ülkenin çıkarlarını gözeten hangi parti olursa yanında olacağımızı dillendirmek istiyorum. Fakat görünen tablo içler acısı, Bu ülkenin ilk partisi olduğunu söyleyen parti adeta ateşe odun olmak istiyor, Bu ülkenin milliyetçilik damarı haline gelmiş olan parti ise, kendisinden olmayan, siyasi yaşam şekli milliyetçilikten çok çok uzakta olan birilerinin peşine takılmış durumda. Kısaca ülke için bir tuğla koymak yerine, kendi dünyalarını örme gayretindeler.
Sömürü zihniyetlerin, İsrail’in –Rusya’nın ’ABD nin Almanya’nın ve hatta hatta İran ve Suriye’nin dahi kendi çıkarları için büyük bir pasta olan Türkiye’ye saldırdıkları ortada… Fakat ne Dünya İslam Devletleri, ne de kendi ülkemizin içinde devletçiliği sadece Ak Partiye muhalefet olmakla geçiren partilerin gündeminde, ülke çıkarlarına dönük herhangi bir adım yok… Burada ‘YETERİNCE DÜŞMANIMIZ VARKEN, BİR BİRİMİZE DÜŞMAN OLMAK NİYE’ ifadelerini hatırlatmakta fayda görüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.