Yeni salgın geliyor
Kovid-19 salgını öncesi gündemimizde sıkça yer alan bir konu vardı. Her gün televizyon ekranlarında, haber sitelerinde gündeme getirilir tehlikenin boyutu gözler önüne serilirdi. Ne hikmetse pandemi ile birlikte bu konuyu sık sık gündeme getiren uzmanlar ortadan kayboldu ve bu konu unutuldu. Bireyin tüm yaşamını olumsuz etkileyen ve pandemi ile daha da tehlikeli bir boyuta ulaştığını düşündüğüm bu konu ise obezite. Gelecek yıllarda da daha tehlikeli bir boyuta ulaşacağını yavaş yavaş hissettiriyor. Pandemi ise kırılma noktası oldu. Hayatımıza giren kısıtlamalarla birlikte obez birey sayısı günden güne arttı, her geçen gün de artmaya devam ediyor. Bu tezimi araştırmalar da destekler nitelikte. Gelin bu araştırmaları beraber inceleyelim.
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre Türkiye’de 20 milyon obez birey bulunuyor. Her 3 kişiden biri obezite grubunda yer alıyor. Bu konu ile ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir alt komisyon kurulmuş, yaklaşık 2,5 yıldır çalışma yapıyordu. Geçtiğimiz günlerde bu araştırma tamamlanarak rapor yayımlandı. Raporda, Kovid-19 pandemisi döneminde eve kapanma nedeniyle obezitenin yoğun artış gösterdiği tespit edildi ve “obezitede gözlenen artış bir salgın olarak değerlendirilmektedir” tanımı yapıldı.
Dikkat ederseniz obeziteden bir hastalık olarak değil, “salgın” olarak bahsedildi. Sizce yanlışlıkla mı bahsedildi? Hayır, yaklaşan tehlikenin boyutunun gözler önüne serilmesi için bu tanım yapıldı.
2021-2050 arasında obeziteye bağlı hastalıklara en çok bütçe ayıracak ülkeler arasında Türkiye, 99 dolarla; ABD, Almanya, Kanada, İtalya, İspanya, Avustralya, İngiltere, Fransa ve Rusya’nın ardından 10’uncu sırada yer alacak. Yani 208 ülke arasındaki en obez ilk 10 ülkeden biri olacağız.
Türkiye’de obezitenin en yüksek oranda görüldüğü bölgeler; yüzde 37,5 ile Batı Karadeniz ve yüzde 36,9 ile Orta Anadolu, en az görüldüğü bölgeler ise yüzde 24,2 ile Güneydoğu Anadolu ve yüzde 24,5 ile Ortadoğu Anadolu.
Obezite oranı kadınlarda yüzde 39,1 erkeklerde ise yüzde 24,5. Bu da bize gösteriyor ki kadınlarda obezite oranı daha yüksek. Günümüzde kadınların çalışma hayatına katılım oranı göz önüne alındığında bu oranların gayet net ve gerçekçi olduğu anlaşılıyor. Çünkü obezitenin en büyük nedenleri arasında aktivite eksikliği, düşük gelir ve düşük eğitim seviyesi yer alıyor. Kısıtlamalarla baş ettiğimiz şu günlerde vaka sayılarını azaltmaya çalışırken obez birey sayısını artıyoruz. Buna paralel olarak ekonomik sıkıntıların baş göstermesi psikolojik sorunlara neden oluyor ve haliyle obeziteyi tetikliyor. Obezite bilindiği üzere masraflı hastalık olarak da tanımlanıyor. Normal bir bireye göre obez kişi 2,5 kat daha fazla sağlık harcaması yapıyor. Eğer obeziteye karşı sağlıklı bir planlama yapılmazsa gelecekte Türkiye’nin sağlık harcamalarının yüzde 12’sini bu hastalığa ayırması gerekecek. Bu istatistiki bilgiler incelenmeye değer.
Yaz aylarının geldiği şu günlerde hafta sonu insanları eve kapatmak, saat 22.00’dan sonra parka çıkmasına dahi izin vermemek bu rakamları daha da yukarı çekecek. Yani kaş yapayım derken göz çıkaracak.
Umarım en kısa sürede hayatımızı her anlamda olumsuz etkileyen bu kısıtlama saçmalığına son verilerek, bu ve bunun gibi tehlike arz eden diğer sağlık sorunları üzerine ciddi çözümsel çalışmalar üretilmeye başlanır. Yoksa Kovid-19 salgını bittiğinde obezite salgını ile mücadele edeceğiz ve bunun aşısı da olmayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.