Ahmet Sefa DİKTEPE

Ahmet Sefa DİKTEPE

Yeni dönem başlarken…

Yeni dönem başlarken…

Bu hafta itibariyle 2018/2019 eğitim-öğretim yılının ikinci dönemi başlamış oldu.

Öncelikle bu dönemin tüm eğitim camiasına hayırlar getirmesini niyaz ediyorum…

Önceki yazılarımda sizlerle eğitim sistemimiz hakkındaki görüşlerimi bir nebze de olsa paylaşmaya çalışmıştım.

Fakat hem yeni bir dönemin başlaması hem de bahsini açmak istediğim birkaç mesele daha olduğu için bugün yeniden bu konuya değinmek istiyorum. 

Eğitim uzun yıllardan bu tarafa ülkemizde kanayan bir yara olmaya devam ediyor. Yazboz tahtasına çevrilen eğitim sistemimizde hala bir kararsızlığın mevcut olduğunu gözlemliyorum. Getirilen sistemin iyi veya kötü meyvesini alamadan sürekli sistem değişiklikleri yaşıyoruz.

Hala eğitimde millileşme hamlemizi gerçekleştirebilmiş değiliz… Tabi ki sorunları tek başına sisteme yükleyerek kendi sorumluluklarımızdan da kaçmanın problemlerimizi çözüme kavuşturamayacağı açıktır. Bugün üzülerek müşahede etmekteyim ki okullarımızda haddi aşan bir laçkalık ve laubalilik almış başını gidiyor…

Devamlı olarak sosyal medya ortamında hiç de bir eğitim yuvasını andırmayan videolara rastlıyoruz. Sistemin yanlışları yanında velilerin de yersiz tutumları okullarda öğretmenin otoritesini sarsmaya devam ediyor…

Otoriteden kastım öğrenciye karşı sınırsız her şeyi yapabilme hakkı değil tabi ki…

Fakat konumu itibariyle öğretmen, yaptığı işin ciddiyetiyle dengeli bir ölçüde otoritesini sağlamak mecburiyetindedir. Şahıslara kendi nefsi adına bir kutsiyet atfetmenin yanlış olduğunu düşünenlerdenim… Fakat sıfatları itibariyle öğretmenlik insana şahsiyet kazandırması yönüyle makamlar üstü bir makamdır.

Öğrencinin öğretmene saygı gösterme mecburiyeti, insanların birbiri arasındaki ilişkilerdeki saygıdan öte temsil ettiği makamın kutsallığınadır. 

Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diyen bir medeniyetin evlatları, öğrenim hayatları boyunca bu düsturun peşinde olmak mecburiyetindedirler… Biz kıtaları aşan medeniyetimizi bu düsturun bize kazandırdıkları etrafında kümelendirmiş bir milletiz… 

Her meslek grubunda olduğu gibi öğretmenlik mesleğini de istismar edenler olabilir. Fakat bu istismarın önlenebilmesi de yine öğretmenlik mesleğini kötüleyerek değil ona değer katarak olabilir. Milli şahsiyeti ayakta tutan ve geliştiren, yabancılaşmalara ve yabancılaştırmalara karşı milli şuurumuzu uyanık tutan, maddi ve manevi her türlü milli ham maddeyi çağdaşlaştırarak medeniyet hamlemizi planlayan tüm öğretmenlerimize şükranlarımı sunuyorum. 

Tüm insanlığın geleceğinde etkisi olan ve Türk milleti için de büyük bir model oluşturan, milli ve İslami benliğimizi koruyan öğretmenlerimiz her şeyin en iyisini hak etmekte; verdikleri emeğin karşılığı dünya üzerindeki hiçbir birimle ölçülemeyecek kıymettedir. Geleceğimizin teminatı evlatlarımız milli ve İslami bir şuura sahip kadroların elinde yetişecek ve Türk milleti tekrardan hak ettiği yere ancak ve ancak bu kadroların eliyle taşınabilecektir.

Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR