Yaz kızım: “Flört zina sayılmayacağından…”
Öğrendiğimde inanamadım; “o kadar da değil” deyip, altında başka gerekçeler, nedenler, olaylar aradım.
Ama bulamadım.
Halen hayretler içerisindeyim.
Bu nasıl mahkeme kararı Allah’ım?
Olay şu, değerli okurlar; bakalım size normal gelecek mi?
Gaziantep’te 3 çocuklu Mehmet Aslangil ile D.A. çifti boşanmak istiyor.
Gerekçe aldatma.
Koca Mehmet Aslangil, davranışlarından şüphelendiği eşinin kendisini aldattığını düşünüyor.
Takibe başlıyor; gidip geldiği yerleri, telefon görüşmelerini…
Ve telefon dökümlerinde eşinin, çok sayıda farklı numarayla evlilik sınırları dışında görüşmeler yaptığını tespit ediyor. Görüştüğü tanık beyanları da öyle şeyler anlatıyor ki, artık eşinin kendisini aldattığına kesin kanaat getiriyor.
Bu delillerle mahkemeye başvurup, boşanma davası açıyor.
Dava Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor, yaklaşık 2 yıl sürüyor.
Koca mahkemede “Evli bir kadın bir erkekle görüntülü aramada 168 dakika ne konuşabilir?” diye soruyor…
“Görüştüğü kişilere ulaştım. Onlar da bana bunun doğru olduğunu söylediler. Onlar bana ‘Günlük dairelere gidip beraber oluyorduk’ dediler. Bana her şeyi anlattılar. Ben hariç herkesin haberi olmuş. Antep’te bir ben duymamışım” diyor. Bunların kayıtlarını gösterip, tanıkları dinletiyor…
Dava sonucunda mahkeme, aynen şu kararı veriyor:
"Sunulan deliller zina olayının varlığına delil teşkil etmez. Başkasıyla flört etme ya da başka türlü cinsel yakınlıkta bulunma zina sayılmaz. D.A.'nın telefon kayıtları ile davalı tanıklarının beyanları dikkate alındığında D.A.'nın davalıya karşı sadakatsiz davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır.”
O kadar…
Mahkeme kocanın “flört” iddiasını doğrulamakla birlikte, bunun suç sayılamayacağında hüküm kılıyor.
“Tamam eşin başkalarıyla flört etmiş, cinsel yakınlıkta bulunmuş ama bu zina sayılmaz. Bu olsa olsa sadakatsizliktir” diyor.
Üstüne bir de kocayı mahkum ediyor;
“Başkalarıyla flört eden, cinsel yakınlıkta bulunan” kadına, nafaka ve tazminat ödenmesine karar veriyor.
Karar aynen şöyle: “TMK'nın 169. Maddesi uyarınca aylık 300 TL yoksulluk nafakası ile TMK'nın 174. Maddesi uyarınca 25 bin TL maddi ve 25 bin lira manevi tazminat ödemesine karar verilmiştir."
Bitti mi, bitmedi.
Mehmet Aslangil’in bunu ödeyecek parası yok.
Bir emekli maaşı bir de düşük model arabası var; resmiyette evi bile bulunmuyor. Emekli maaşıyla geçinemediği için çalışmaya devam ediyor.
Yargı, “başka erkeklerle flört ettiğini, cinsel yakınlıkta bulunduğunu” kabul ettiği kadının lehine verdiği nafaka ve tazminatın tahsili için kocanın emeklilik maaşı ile arabasına, mevcut çalıştığı eş yerindeki maaşına haciz koyarak, kararına bir de tüy dikmiş oldu.
***
Değerli okurlar, özellikle boşanma davalarında mahkemelerin kadınlara pozitif ayrımcılık yaptığı sır değil…
Bir noktaya kadar toplumda bu kabul görebiliyor ve yok yere çoğu zaman kocanın haksız bulunması çok kafaya takılmıyordu.
Çok bariz haksızlıklar karşısında cılızca bile olsa eleştiri getirenlerin de, feminist örgütler ve medya tarafından linç edilmek kaydıyla, sesleri kesiliyordu.
“Koca hep haksızdı… Kadının beyanı esastı…”
Oturtulmak istenen bu algıda, kadınlara yönelik pozitif ayrımcılıkta vites yükseltile yükseltile iş bugünkü “eşin başka erkeklerle flört etmiş ne var bunda” ya kadar gelmiş oldu.
Hiç hayıflanmayalım.
Bu hepimizin eseri…
***
Bu arada, mağdur koca Mehmet Aslangil’in bir evi bile olmadığını söyledim ya…
Burada önemli bir “detay” var, onu da paylaşmak istiyorum.
Mehmet Bey’in aslında bir evi var.
Ama bu evin tapusunu zamanında eşinin üzerine yaptığı için o ev onun olmuş olmuyor.
Nitekim bugün, boşandığı eşinin oturmaya devam ettiği o eve de gidemiyor.
Şöyle diyor:
“30 yıl boyunca eşim ve çocuklarım için fabrikada çalıştım. Şu anda sokaklarda yaşıyorum. Yeri geliyor arabada yatıyorum. 2 seneden beridir rezil bir haldeyim. Kendi evime de giremiyorum. Evin tapusu boşandığım eşimin üzerine olduğu için giremiyorum. Ben cefayı çekiyorum onlar sefasını sürüyor. Mahkeme hem benim tazminat ödememe hükmetti hem de eşimin bana karşı sadakatsiz olduğunu belirledi. Zıt bir karar verdi. 84 milyonun sesimi duymasını istiyorum. Psikolojim bozuldu.”
***
Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalan bu gibi yargı kararları nedeniyle toplumda “yargıya güven yerlerde” olmayıp nerede olabilir ki?
Ne bekliyoruz ki…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.