Yarım ülke
Bu tabiri kullanmayı çok sevmiyorum ancak bana memleketle ilgili birçok şeyi aynı anda açıklama fırsatı tanıyor. Öyle ki bugüne kadar davasını tam manasıyla yaşayan, yaşatan cemiyet veya gruba nadiren rastladım. Duygular yarım kalmıştır bu ülkede, cümleler tamamlanmamıştır, hevesler kursakta kalmıştır. Ve davalar da yarımdır maalesef. Bana göre her şeyin yarım yaşandığı ülkedir Türkiye… Özellikle bir önceki cümlede ‘dava’ kelimesini kullandım çünkü insanlarımızın her birinin mutlak suretle bir davası vardır. Davam yok, umduğum bir şey yok diyen kişinin bile bir davası vardır; sadece farkında olmadan yaşıyordur. Evet davası olmayan yokta, e bir dava dahi günü kurtarma çabası yerine asırlık çınarın fidanını dikmeye niyetlenmemiş mi derseniz; tabii var. Gerçek kaygısı İslam’ın nurunun ilelebet yanacağını bilip bu uğurda gecesini gündüzüne katarak çalışan birileri elbette var. Sorunun başlıcası bu akitleşmelerin tabanda menfaate dönüşmüş olması ve ihanetlerle sonuçlanan ayrılıklar olabilir. Ayriyeten camiaların içerisindeki şahısların kendi akitlerine olan inançsızlıkları, başarıya karşı ümitsizlikleri ve yoldaşlarına olan güvensizlik ortamının oluşması davanın için yarım olma durumudur. Şimdi parçadan bütüne düşünelim; birçok çatı altında yaşanan kutuplaşmaların bir sonucu olarak seninle aynı kandan aynı candan kapı komşunu bile ideolojisi yüzünden düşman görmen her şeyin yarım yaşandığı canım ülkemde zaten birlik olamıyorken yek bir duruşun en büyük engeli oluveriyor. Allah’tan necip bir milletiz ki kutuplaşmalar da yarım yaşanıyor. O zıt görüşe mensup komşun dara düşse yine vicdan edip sen sırtını sıvazlıyorsun. Bu parçadan devletin tepesine yani bütüne doğru bakarsak daha çok günü kurtarma hamleleri ile menfaat odaklı ilişkiler baş vermiş durumda. Bütünsel yaklaşımların yerini lokal bakış açıları almakta. Bunun yegane çözümü ise herkesi temsil eden seçilmişlerin yumuşak ve kapsayıcı dile geçmeleri olacaktır. Ve tabii ki göz boyama yerine gerçekten yaralara merhem olacak anlayışları ana gaye edinmek gerekiyor. Bahsini ettiğim yarımlık durumundan kurtulmak için sadece bir basamak. En tepeden en alta kadar oluşacak barışçıl dil ile kutuplaşma kafesinden kurtulmaya başladığımızda mutlaka davalarımızı hakkını vererek yaşamaya başlarız diye düşünüyorum. Çünkü eylem ve söylem birliği gerektiren olaylarda (bkz: Beyazıt) benzer fikirsel oluşumlar ayrışmaya gidiyor. Aynı hedef uğruna aynı meydanda bulunan topluluklar, bazı fikirsel noktalarda kendilerinden ayrışan bir diğer grubu kabul etmiyor. Temennim imani anlamda bir bozukluk taşımayan farklı ideoloji sahibi insanlara sivri dille yaklaşmak yerine onlardan alabileceğimiz bilgiler olduğunu ve onlara katabileceğimiz faydaların olduğunu unutmayalım
Ne cihana şah olabildik
Ne kölelikten azad olabildik
Pınarımızdan su cılız aktı
Ne susuz kaldık ne kanabildik