Vahiy Meleği Cebrail (A.S)
İslâm dininde Cebrâil Hz. Peygamber’e ilâhî emirleri bildiren vahiy meleğidir ve dört büyük melekten biridir. Arapça’da vahiy meleği değişik kelimelerle ifade edilmekle birlikte en meşhurları Cebrâîl; Cebreîl, Cebrîl, Cibrîn ve Cibrîl’dir.
Müslüman dilcilerin çoğu, muhtemelen hadis mecmualarındaki bazı rivayetlere (Müsned, V, 15-16; Buhârî, “Tefsîr”, 2/6, 16/1) dayanarak Cebrâil’in, “Allah’ın kulu” anlamına gelen İbrânîce asıllı bir kelime olduğunu kabul ederken bazıları da “Allah’ın gücü” demek olan Arapça ceberûtullah tamlamasından geldiğini ileri sürmüşlerdir. Cebrâil’in “kuvvet” mânasına gelen cebr ile alâkası dikkate alınarak bu anlamı da kapsadığı düşünülebilir.
Cebrâil hadislerde Hz. Peygamber’e vahiy getiren, Kur’an’ı öğreten ve değişik konularda hükümler bildiren, Resûl-i Ekrem’e, hatta bazan ashaba insan şeklinde görünen bir melek olarak sık sık anılır. İlgili hadislere göre Cebrâil dünyada ve âhirette Allah ile kulları arasında elçidir; hem meleklere hem peygamberlere ilâhî emirleri tebliğ eder, bu sebeple de Allah’la vasıtasız konuşur (Müsned, II, 267; III, 230; Buhârî, “Tevḥîd”, 33).
İlk defa Hira dağında, bütün ufku kaplamış ve bir taht üzerinde oturmuş halde Hz. Peygamber’e gelip aslî sûretinde görünmüş, onu kuvvetle sıkarak okumasını istemiş, böylece ilk vahyi getirmiştir. Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) vahyin kendisine nasıl geldiğini soran Hâris bin Hişam’a vermiş olduğu şu cevap da bu hakikatı ifade etmektedir: “(Vahiy) Bazen çıngırak sesi gibi gelir ki bana en ağır geleni de budur. Benden o hal zâil olur olmaz (meleğin) bana söylediğini iyice bellemiş olurum. Bazen melek bana bir insan olarak temessül eder. Benimle konuşur. Ben de onun söylediğini tastamam bellemiş olurum...”(Buhari, Bed’ul–vahy, 2)
Evet, meleklerin kendilerine has derinlikleri vardır. Onlar bu derinlikleri ile değişik temessül keyfiyetlerini haizdirler ve bu hususiyetleri ile onlar bir anda hem Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) huzurunda vazife icrasıyla meşgul, hem Allah’ın azameti karşısında mehâbet ve mehâfetle iki büklüm, hem de bir başka yerde bir mazlum, mağdur ve mahkumuna imdad etmekte ve bir başka yerde de başka birinin kuvve–i maneviyesini yükseltmektedirler. Melekler, nurânî varlıklar oldukları için temessülleri de nurânîdir ve pek çok aynada bütün hususiyetleri ile birden tecelli edebilirler.
Nitekim Üstad Bediüzzaman, “Nurânî bir şey hadsiz ayineler vasıtasıyla hadsiz yerlerde bizzat bulunabilir ve temessül edebilir.”(Mektubat, s. 351) Hz. Peygamber (asm) onu bir kere "açık ufukta", bir kere de "sidretü'l-müntehâ"da aslî hüviyetiyle görmüştür. İnkarcılara karşı Hz. Peygamber (asm)'in dostu, müminlerin destekleyicisidir. Kadir Gecesi'nde meleklerle birlikte yeryüzüne iner, âhirette insanlar hesaba çekilirken mahşerde saf saf dizilen meleklerin yanında bulunur. (bk. M.F. Abdülbâki, Mu'cem, s. 163, 326) İslâmî kaynaklara göre Cebrail (as), arşı taşıyan ve "Mukarrebîn" adı verilen meleklerdendir. Emrinde arşın çevresinde bulunan meleklerden bir ordu vardır. Mükemmel bilgilere ve tasavvur edilemeyecek derecede üstün güce sahiptir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.