Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu Ve Türkiye
ABD tarafından yayımlanan, Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu tam evlere şenlik mi desek yoksa trajikomik mi desek bir türlü karar veremedik!
Yaklaşık 200 ülkedeki dini inançlarla ilgili görüşlerin dile getirildiği raporun Türkiye bölümü başlı başına, saç-baş yolduran cinsten.
Kısa kısa rapordaki Türkiye ile ilgili bölüme bakacak olursak
-Türkiye’de dini özgürlüklerin endişe verici boyutta seyretmesi.
-Türkiye de yaşayan Rum, Ermeni ve Süryanilere ait birçok sorunun devam etmesi, mezarlıkların tahrip edilmesi.
-Yahudi karşıtlığı ve düşmanlığına dikkat çekilirken, dine ve kutsal değerlere hakaret ve küfür edilmesi.
-Askerlik yasasında, “Vicdanı Red”din olmaması.
-Diyanet İşleri Başkanlığının Sünni İslam’ın uygulanmasını teşvik etmesi.
-Gayrimüslimlerin haklarının sınırlandırılmasına devam edilmesi.
-En büyük dini azınlık olan Alevilerin resmi olarak tanınmaması. Aleviliğin İslam’ın bir mezhebi olarak görülmesi, cem evlerinin ibadet yeri olarak tescil edilmemesi.
-Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun açılmaması.
-Ayasofya’nın müze olarak kalması.
-1935 yılında müzeye çevrilen Ayasofya’da Kur’an-ı Kerim okunması. Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in Ayasofya içerisinde röportaj vermesi, Ayasofya’da namaz kılınması.
-Ortodoks Hristiyanlarının liderinin dünyadaki Ortodoksların değil sadece Türkiye’deki Ortodoksların lideri olarak tanınması.
-Sünni olmayan Müslümanların ilk ve orta dereceli okullarda zorunlu din dersinden muafiyet almakta zorlanması.
-Devletin talep olmadığı halde birçok okulu imam hatip okullarına çevirmeye başlaması.
Bu ve bunlara benzer daha birçok söylem malum raporda yer aldı.
Başta söyledik gülelim mi, ağlayalım mı? Evet Türkiye rapora tepki gösterdi ama bu yeterli değil.
Birincisi rapor arada kaynadı gitti. Türkiye’de birileri bir gündem belirliyor sonra da bütün tv kanalları başka gündem yokmuş gibi dönüp dönüp aynı konuyu günlerce işliyorlar. Çoğu kez konuşmalar, kes, kopyala, yapıştır şeklinde oluyor
Sesini yükselten birkaç yetkilinin dışında birileri de çıkıp, “Ey Amerika, sen önce kendine bak! Bizim egemenlik haklarımıza asla müdahale edemez, karışamazsın. Bize ayar veremezsin haddini bil!” demedi. Hele basın bu konunun üzerine hiç gitmedi. Niye çünkü söyleyen dünyanın tek hâkim gücü süper Amerika!!?
Adamların söylediklerine tekrar tekrar baktığımızda, olanları değil, olmasını istediklerini dikte ettiklerini hemen anlamak içir arif olmaya hiç gerek yok.
Raporun arka planına baktığımızda, mezhepçiliği körükleyen, Yahudi, Hristiyan, Ermeni, Süryani azınlıkları kışkırtan, renklilik saydığımız farklılıklarımızı kaşıyarak sosyal huzuru bozmaya çalışan bir anlayışın olduğunu görüyoruz. Kurulan tezgâh çok açık net bir şekilde sırıtıyor.
Elbette oyun kuranların üzerinde oyun kuranlarda vardır. Asla bu ve benzeri oyunlara gelmeyeceğiz. Milli birlik ve beraberliğimizi zedeleyen her türlü tezgâhı başlarına geçirmek bizim boynumuzun borcu olsun.
Ve bizce Ayasofya’nın ibadete açılmasının bu kadar günlerce tartışılmasını son derece anlamsız buluyoruz. Ayasofya’nın ibadete açılması geç kalınmış bir konudur. Danıştay’ın kararı beklenmeden açılmalıdır. Danıştay Ayasofya müze olarak kalsın derse, “Danıştay müze olarak kalsın dedi, yapacak bir şey yok müze olarak kalacak” mı diyeceğiz? Bunu asla tavsiye etmiyoruz. Bunun yaratacağı toplumsal huzursuzluğu tahmin dahi edemezsiniz.
Bingöl Karlıova depreminde vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanları Cennet olsun. Yaralılarımıza acil şifalar niyaz ediyorum. İnşallah Devletimiz en kısa zamanda yaraları saracaktır. Bundan asla kuşku duymuyoruz. Depremzedelerimizin Allah yar ve yardımcısı olsun.
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.