Türk Müslümanlığı
Ayetle sabit olduğu üzere Allah katında tek din İslam’dır. Kıyamete dek tek hak din olarak kalacak olan İslamiyet evrensel bir dindir. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in muhatabı belirli bir çevre değil bütün insanlıktır. İslamiyet’in tek ve evrensel olmasının yanısıra Müslümanlık çoklu bir kimliktedir. İslamiyet’in verdiği mesajı yorumlamada kültür, örf adet ve yaşanılan coğrafya gibi bazı unsurlar etkili olmuş ve birden fazla Müslümanlık anlayışı ortaya çıkmıştır. Durmuş Hocaoğlu’nun ifadesiyle “Her din mutlaka bir şekilde, içine girdiği toplumsal dünyaya, o toplumun tarihi arka planına ilham birçok parametreye tabi olarak değişmelere uğrar.” Bu yönüyle bir Türk İslamı’ndan bahsetmek mümkün değildir ancak Türk Müslümanlığı su götürmez bir gerçektir.
Durmuş Hocaoğlu’nun tasnifiyle din olgusu ikiye ayrılır: numenal din ve fenomenal din. Numenal dinin dayanağı İslam’ın temel kaynaklarıdır. Numenal din bu yönüyle evrenseldir ve tektir. Fenomenal din ise İslamiyet’in temel kaynaklarıyla aktarılan mesajların pratiğe dönüştürülmüş halidir. Fenomenal din sokakta yaşanan dindir ve doğal olarak çoklu yapıdadır, milletten millete değişiklik gösterir.
Türk Müslümanlığı, Türklerin İslamiyet’le tanışmasıyla başlayan süreçte ilmek ilmek dokunmuş ve günümüze kadar gelmiştir. Türklerin İslamlaşması çok uzun bir süreçte tamamlanmıştır. İslamlaşma sürecinin uzun olması Türk Müslümanlığının doğrudan bir Müslüman milletin taklit edilmesiyle değil bir süreç içinde kendine has özelliklerle oluştuğunun en bariz delilidir. Temelinde Hanefi-Maturidi itikadı olması Türk Müslümanlığına rasyonel bir bakış açısı kazandırmış ve gelişmenin önü açılmıştır. Bununla birlikte Anadolu’ya gelen Türklerin yurt edinme arayışı, İslamiyet’i yayma düşüncesiyle bir olmuş ve Gaziyan-i Rum gibi savaşçı derviş toplulukları ortaya çıkmıştır.
Uzun bir süreçte oluşan ve tarihi dayanaklardan güç alan Türk Müslümanlığı, Türk milletinin temel taşlarından biridir. Tarihi süreç içinde Türk milletinin karakteristik özellikleri Türk Müslümanlığı’na yansımış ve Türk milletiyle Müslümanlık birbiriyle ayrılmayacak şekilde bütünleşmiştir. Türkler bin yıl İslamiyet’in kılıcını sallamış ve dolayısıyla Türklerle İslamiyet kader ortaklığı yapmıştır. Seyyid Ahmet Arvasi’nin dediği gibi: “Müslüman Türk milleti ve onun devleti güçlüyse, İslam dünyası da güçlüdür.” Bize düşen İslam’ın güçlenmesi için Türk milletini, Türk milletinin güçlenmesi için ise Türk Müslümanlığını muhafaza etmek ve Türk Müslümanlığını, ne İran’ın ne de Suud’un din anlayışını ithal etme girişimlerine kurban ettirmemektir.