Tarihi misyonunu ıskalayanlar
Derdini ailesi dahil etrafındakilere bir türlü anlatamayan Temel, mezar taşını sağlığında kendisi yaptırır. Vasiyetinde de, öldükten sonra değiştirilmeden öylece mezarına konulmasını ister. Kısa bir süre sonra, Temel öldüğünde mezar taşında aynen şu ifade yazılıdır:
“Hastayum hastayum dedum, inanmaduniz.
Ne oldi şimdi?”
Temel'in sesine kulak vermeyen yakınlarının, iş işten geçtikten sonra, ah vah etmelerinin kime ne faydası var ki?
Yıllardır hem çevremizdeki siyasetçilere, bürokratlara ve köşemizden diğerlerine, hem de kimi STK liderlerine bu tavrın, bu gidişin yanlış olduğunu anlatmak için çırpındık durduk. Ama sesimizi kimseye duyuramadık, sözümüzü kimseye dinletemedik. Bulundukları kocaman kocaman yerlerde ne kendi güçlerinin farkına vara bildiler. Ne de aşağılardan gelen feryatlarımıza kulak verdiler.
Gücü elinde bulunduran siyaset ve bürokrasi, ne olursa olsun doğruları söyleyen, hayır diye bilen omurgalı insanlara güvenmek yerine, ‘kayıtsız şartsız itaat eden’ diyemeyeceğim, menfaatleri için her kılığa girebilen, yukarıdan gelen her şeyi, yanlışta olsa “hay hay efendim emredersiniz!”, “siz öyle tensip buyurduysanız..." gibi bin bir türlü dalkavukluklarla el pençe divan duranlara aldandılar.
Belki bu durum onların nefislerine hoş geldi. İşleri kendilerince halloldu. Ve istedikleri hiç itiraz edilmeden yerine getirildi. Bu anlaşılabilir bir şey olabilir belki. Peki ama! İnsan hiç düşünmez mi? Yanlış yaptığımızda bizi kim durduracak? Hatalarımızı yüzümüze kim haykıracak? Onları kim düzeltecek? Bizi menfaat şebekelerinden, dalkavuklardan kim koruyacak? Bu ülkenin imkanlarına, geleceğine, o kadar zor zamanlardan sonra elde edilen kazanımlarına halel getirecek yanlışlarına, ne pahasına olursa olsun, ‘bu böyle olmaz, yanlış!’ diye kim haykıracak?
Siz, size hayır diye bilen insanları etrafınızda hiç bir zaman istemediniz. Bir şekilde yetki ve sorumluluk sahibi olmuş kimi cesur yürekleri, ‘bunlar söz dinlemiyor’, ‘bize karşı geliyor’,’ istediklerimizi yapmıyor” ve ‘çok dik başlı’ gibi anlamsız gerekçelerle, su dan bahanelerle alaşağı ettiniz. Harcadınız.
Hâl böyle olunca da, gücün ve menfaatin olduğu yerlere, kokuşmayı, yozlaşmayı hızlandıran menfaat şebekelerinin çöreklenmesi mukadder oldu.
Siyasetin, içine girdiği bu girdabı fark edip, yol gösterecek, yapılan yanlışlara engel olup düzeltecek, ülkenin entelektüel birikimine sahip, güçlü STK'ların temsilcileri kendi alanlarında üzerlerine düşen tarihi görevleri, sorumlulukları cesaretsizlikleri ve basiretsizlikleri yüzünden maalesef ıskaladılar.
Bu vahim tablonun dikkat çekici sonuçları son yapılan yerel seçimlerde siyasete verilen önemli bir mesajdı.
Son toplu sözleşme süreci ise her yönüyle, zamanında tarihi misyonunu yerine getiremeyen STK'ların gücünü ve etkisini yitirmeye başladığının ayak sesleridir.
Bu gidişle küçük hesaplar yüzünden tarihi misyonunu ıskalayanlar, hem kendileri o küçük hesaplarından olacaklar, hemde bütün bir milleti (maazallah) yıllardır uğruna nice bedellerin ödendiği kazanımlarından mahrum bırakacaklar.
Bu yol, küçük menfaatleri için her türlü filimi çeviren hesabîlerin değil, idealleri için hiç bir hesaba eyvallah etmeyen hasbîlerin yoludur.