Suriye çöllerinde kahramanlık destanı; “Fırat Kalkanı”
24 Ağustos 2016 da başlayan Fırat Kalkanı Operasyonun son bulduğu açıklandı.
15 Temmuzun arkasında olan devletlerde, 15 Temmuz İşgal Hareketinden sonra Türkiye’nin belini kolay kolay doğrultamayacağı görüşü hâkim iken, Türk Ordusu 24 Ağustos’ta Fırat Kalkanı Operasyonunu başlatarak, bütün dünyayı ters köşe etti. Hem de, ABD Dış İşleri Bakanı Jonh Kerry Türkiye ziyaretinde, henüz uçaktan inmeden.
Bu şu demek ti; “Ey ABD! Sana rağmen bu operasyonu başlatıyorum. Ne senden ne de 15 Temmuzun arkasında olan devletlerden korkmuyorum” Operasyon son bulduğu açıklandığında da yine yeni ABD Dışişleri bakanı Rex Tillerson Türkiye’ye geliyordu. Bu da şu demek ti; “Ey ABD ben güvenliğimi sağladım. Gerekirse daha da ötelere gideceğimi gördün. Ayağını denk al.”
Dünya milletleri henüz Türkiye’nin 15 Temmuz İşgal Hareketini nasıl atlattığı şokunu yaşarken, bu operasyonla bir şok daha yaşadı. Türkiye’nin böyle bir şeye kalkışacağı akıllarından bile geçmiyordu. Onlara göre Türk Ordusu bitmiş, tükenmiş, en zayıf halini yaşıyordu. Yunanlılar bile; “ Acaba Türkiye’ye saldırmanın tam zamanımı” diye düşünüyorlardı ?!
Milletimizin ortak kanaati bu Operasyonun son derece gecikmiş olması idi. Çünkü İran’dan Akdeniz’e kadar olan çizgide, terör örgütleri yerleşik düzene geçmiş, Türkiye’ ye yönelik saldırıları yoğunlaşmıştı. Tabiri caizse sınır yolgeçen hanına dönmüştü. Ancak bu çizgide konuşlanan Türk Ordusunun komutanları Fetöcü olduğu için, böyle bir Operasyona yanaşmıyorlar, olmaması için ellerinden geleni yapıyorlardı. Terör örgütlerinin istediği de tam da bu idi. 15 Temmuz başarılı olsaydı, sınırdaki bütün vekâlet savaşı veren terör örgütleri ülkeyi işgal edecekti.
Fırat Kalkanı Operasyonu, sınır güvenliğinin sağlanması, savunma maksatlı başladı. Kısa sürede Suriye’nin birçok il, ilçe, kasaba ve köylerini terör örgütlerinden, (Deaş, PKK, YPG, PYD vs.) temizledi. İşte destan burada yazılmaya başlandı.
Türkiye’nin düşmanları tarafından en modern silahlarla donatılmış terör örgütleri, Türk Ordusunun ilerlemesini durdurmak için, her türlü akla hayale gelmedik yollara ve hilelere başvurdular. Ama yine bir şeyi unuttular! Karşılarında tarih boyunca destanlar yazmaya alışmış TÜRK ORDUSU vardı. Şehitlik şerbetini içmek için dualarla savaşan ORDU. Her bir askerimiz, arkadaşını, birliğini, bölüğünü korumak için canını seve seve vermeye hazırdı. Şehit olacağını bile bile göğsünü siper etti. Suriye çöllerinin zor şartları altında, en büyük acıları yaşayarak Vatanı ve Ordusu için inanılmaz fedakârlıklar yaptı. Onların hiç biri geri dönmek için gitmemişti. Hiç biri arkadaşlarını yalnız bırakmadı. Yaralı arkadaşlarını, şehit olan arkadaşlarını düşmanın eline bırakmadı. Şehit olmak pahasına onların yanından ayrılmadı. Görevi olmadığı halde sırf onlarla birlikte olmak için arkadaşlarının yanında yer aldılar. Erinden en üst düzeyde komutanına varıncaya kadar destan üzerine destan yazdılar.
Kum fırtınalarına ve olumsuz hava şartlarına rağmen. Adına koalisyon denen devletlerin hainliklerine rağmen. Yanımızda gözü küpte karşımızda olan ikiyüzlü devletlere rağmen. Düşmana sürekli mühimmat sağlamalarına rağmen. Yanlış istihbarat bilgileri vermelerine rağmen. Türk Ordusuna her türlü tuzak kurulmasına, tuzağa çekilmesine rağmen. Hiçbir oyun, tezgâh, düşmanlık, hainlik, ikiyüzlülük, Türk Askerini durduramadı. Vatanına, Bayrağına, Devletine, Milletine bağlılığını defalarca ispatladılar. Allah’ın vadettiği Cennetine koştular.
Şehitlerimize Allah’tan Rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun. Türk Milletinin Başı sağ olsun. Yaralı Arslanlarımıza Allah’tan acil şifalar diliyorum. Sizleri unutmayacağız, unutturmayacağız. Suriye Çölleri sizlerin ALLAH, ALLAH, ALLAH nidaları ile inleyecek.
O topraklarda kahramanlıklarınız dilden dile dolaşacak.
Gönlümüzden ve yüreğimizden geçen, Suriye Çöllerinde yazılan destanı bizzat birebir yaşayanların en kısa zamanda kitap haline getirerek, Türk Milletine sunulmasıdır. Bu Milletin her ferdi hangi fedakârlıklarla, hayatını devam ettirdiğini bilmelidir. Gelecek nesillere bırakılacak en büyük miras budur.
Dün Millet olarak Türk Ordusunun arkasında değil yanındaydık, içindeydik, bu günde öyle. Olmaya da devam edeceğiz. Her zaman ORDU-MİLLET EL ELE olacak.
Herkesin merak ettiği şu soruyu sormadan geçemeyeceğiz. 71 Şehidimizin kanı ile sulanan o toprakları terk edecek miyiz.?
ASLA !!! TERK ETMEYECEĞİZ… ETMEMEMİZ GEREKİR…
Bize göre Suriye’nin artık, bağımsız, hür bir devlet olması, toprak bütünlüğünün sağlanması mümkün değil. Bu durum yıllar evvel ABD dışişleri bakanı tarafından açıklanmıştı. Orta Doğu da onlarca devlet kurulacak diye. Son gelişmelere baktığımızda, bunun böyle olduğunu görüyoruz. Buradan, ne ABD, ne Rusya, ne Almanya, ne İngiltere kısacası, buraya bir şekilde girmiş olan hiçbir ülke çıkmayacak. Kendileri olmasa bile, birilerini vekâlet bırakacaklar ve ona her türlü askeri ve siyasi desteği vereceklerdir.
Türkiye’nin güvenliği, Irak’tan Akdeniz’ kadar olan sınırın, “Güvenli Bölge” olması ile mümkündür. Bunun içindir ki, Türkiye hiçbir şekilde buradan asla çıkmamalıdır. Yıllardır misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimize vatandaşlık hakları verilerek buralara yerleştirilmelidir. Ve güvenliklerini Türkiye sağlamalıdır.
Türkiye, Suriye’ye hiçbir şekilde emperyal niyetlerle girmemiştir. Tamamen, kendi güvenliği ve savunma maksatlı girmiştir. Şayet emperyal devletler oralara terör örgütlerini yerleştirerek, her türlü desteği vererek varlıklarını devam ettirmek istiyorlar sa ki öyle, Türkiye’nin o topraklarda kalarak Suriyeli kardeşlerimizin ve Ülkemizin güvenliğini sağlaması kadar daha doğal bir şey olamaz.
Son günlerde dile getirilen; “FIRAT KALKANI, FIRAT KILICINA DÖNÜŞECEK” söylemi son derece yerinde bir söylem. Gerektiğinde, kalkan, kılıca dönüşmelidir.
BÜTÜN CÜMLE ÂLEM BİLİR Kİ, DÜN, TÜRKÜN KILICI, HAK, ADALET, BARIŞ, HÜRRİYET, KARDEŞLİK, MEDENİYET İÇİN KININDAN ÇIKMIŞTIR. BU GÜNDE ÖYLE OLACAKTIR…
İsmet TAŞ
İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.