ŞÜKÜRSÜZLÜKTEN RABBİMİZE SIĞINIRIZ
" Andolsun ki sizi yeryüzüne yerleştirdik ve size orada (bir çok) geçim vasıtaları meydana getirdik. Öyleyken pek az şükretmektesiniz. " ( Araf/10 )
Evet, ne kadar da az şükrediyoruz. Hatta, bazen içinde bulunduğumuz nimetleri kendimizden bilip nankörlük bile yapabiliyoruz. Rabbimizin biz aciz kullarına bahşettiği göz, kulak, el, ayak gibi görünen ve hareket kabiliyeti olan uzuvları aynı zamanda gözle görünmeyen akıl ve zeka gibi nimetleri sayesinde elde edilen başarıları kendimize mal edebiliyoruz.
Bu konu bir hadis-i şerifte şöyle anlatılmış :
( Beni israilde bir abid var idi. Beşyüz yıl ibadet etmişti. Kıyamet günü Allahü teala, " Bu abidi Benim ihsanımla cennete götürün!" buyurur. Abid, " Ben ihsan ile değil, yaptığım beşyüz yıllık ibadetle cennete girmek istiyorum." der. Allahü teala emreder, hesabı görülür. Yalnız göz nimeti beşyüz yıllık ibadetten fazla gelir. Melekler abidi cehenneme götürürler. Abid, " Ya Rabbi beni rahmetinle, ihsanınla cennete koy." diye dua eder. Allahü teala buyurur ki:
" Ey kulum, seni yoktan kim yarattı? ( Abid, Sen yarattın, der. ) Seni yaratmam, senin tarafından mı oldu, yoksa Benim ihsanımla, Benim rahmetimle mi oldu? ( Abid, Senin rahmetinle oldu, der. ) Allahü teala verdiği bazı nimetleri de sayar. Abid, " Hepsi Senin rahmetinle, ihsanınla oldu. " der.
" Şükür, nimeti değil, nimeti vereni görmektir. Şükür, Allahü tealanın verdiği nimetleri yerinde sarf etmek, günahlardan kaçınmaktır. İnsan, Rabbin verdiği nimetlerle günah işlerse, nankörlük etmiş olur. " Der büyüklerimiz.
Bişr-i Hafi hazretlerinin bu konuyu anlatan şu sözleri ne kadar da isabetli.
" Azaları içinde yalnız dili ile şükreden kimsenin şükrü az olur.
Çünkü gözün şükrü, bir hayır gördüğü zaman onu almak, eğer şer görürse onu örtmektir.
Kulağın şükrü, bir hayır işittiği zaman onu ezberlemek, şer işitirse onu unutmaktır.
Ellerin şükrü, onlarla hak olandan başkasını tutmamaktır.
Midenin şükrü, ilim ve hilm ile dolu olmaktır.
Ayakların şükrü de, iyilikten başkasına gitmemektir.
Kim böyle yaparsa hakikaten şükredenlerden olur. "
Meleklerin dahi yazamadığı şükür duası :
" Ya Rabb! Lekel hamdü kema yenbeği licelali vechike ve li azimi sultanike. "
" Ey Rabbim! Senin zatının celaline ve Senin hakimiyetinin azametine layık şekilde Sana hamdolsun. "
Bu dua ile ilgili hadis-i şerifin şöyle bir rivayeti var :
İbn-i Mace, Beyhaki ve Taberani 'nin Abdullah b. Ömer 'den yaptıkları rivayete göre Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur :
" Allah' ın kullarından bir kul,
" Ya Rabb! Lekel hamdü kema yenbeği li celali vechike ve li azimi sultanike"
duasını okudu. İki melek bunun sevabını yazmakta zorladılar, nasıl yazacaklarını bilemediler. Bu sebeple, göğe çıktılar ve dediler ki :
" Ey Rabbimiz! Senin kulun öyle bir şey söyledi ki, onu nasıl yazacağımızı bilemiyoruz."
Allahü teala kulunun ne söylediğini bildiği halde:
"Kulum ne dedi?" diye sordu. Melekler:
" Ya Rabbi! O şöyle dedi;"
" Ya Rabb! Lekel hamdü kema yenbeği li celali vechike ve li azimi sultanike, " diyerek cevap verdiler. Bunun üzerine Allahü teala :
" Kulum ne söylediyse, siz onu olduğu gibi yazın ; zaten kulum sonunda bana gelecek ve ben onun mükakafatını vereceğim." ( Kenzu'l-Ummal. h. No:5127)
Sohbetimizi bu dua ile bitirmiş olalım.
Şükrümüzün atrması dileğiyle....
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.