Sınıf Devleti mi Milli Devlet mi?
Devleti oluşturan milletin bireyleri, bir taraftan bir millete mensup olmanın bilincini taşırken, diğer yandan sosyal ve ekonomik iş bölümünden ortaya çıkan sosyal dilimlerden birine katılmanın ortak tavır ve psikolojisine sahiptirler. Bu milli şuur ve iradenin yanında, kişi ve zümrelerde bir başka şuur ve iradenin de mevcut olduğunu ispat eder. Bu ikinci değindiğimiz şuura, ister dilim, ister sınıf, ister statü bilinci adını veriniz, fark etmez.
Milli şuur bir milletin, başka bir milleti karşısındaki yerini tayin ettiği halde, sınıf şuuru, bir milleti teşkil eden sosyal ekonomik birimlerin, birbirlerine göre durumlarını belirler. Her iki şuur da, inkâr edilmesi imkânsız olan birer sosyal realite durumundadır. Yani, herkes bir millete mensup olmanın bilincindedir ve yine herkesin sosyal hiyerarşi içinde kendine göre bir sosyal baremi vardır. Bu bir temenni veya istek değildir. Sosyal bir vakanın tespitinden ibarettir. Yani, istesek de istemesek de durum budur.
Günümüz cemiyetlerini yorumlarken, günümüz politikalarını tayin ederken, bu gerçekliğin ışığında düşünmek ve hareket etmek gereklidir. Aksi halde, cemiyette huzur ve denge sağlanamaz. Her cemiyet, dış tehlikelere karşı, milli şuuru uyanık tutmak, milli iradeyi canlı kılmak, milli devleti güçlendirmek ve milli bağımsızlığını her açıdan teminat altına almak zorundadır. Bunun yanında, iç sömürü ve iç çatışmalara karşı da hassas olmak, çeşitli sosyoekonomik grupların, kendi aralarında birlikler kurarak dayanışmalarını sağlamak, sosyal adalet ve sosyal güvenlik için birer baskı grubu tarzında, haksızlıkların, istismarın ve kötülüklerin karşısına dikilmelerini temin etmek, milli irade maskesi altında herhangi bir sınıf ve zümrenin imtiyaz koparmasını ve cemiyet üzerinde baskı kurmasını önlemek şarttır.
Bilindiği üzere, hâkimiyet Hakk’ındır bilinci üzerine kurulu Türk-İslam kültür ve medeniyetinde, her türlü bireysel ve toplumsal baskı ve hükmetme yasaktır ve gayrimeşrudur. Bu nedenden Müslüman halk, bütün tarihi boyunca, devleti, Hakk’ın hâkim olduğu yüce bir müessese olarak düşünmüş ve devleti ele geçirmeye çalışan bireysel ve toplumsal hâkimiyet kavgalarını nefretle takip etmiş, şartlar müsaitse, milli irade, bu eğilimlerin karşısına dikilmiştir. Bizim kültür ve medeniyetimizde, devlet, istisnasız bütün mensuplarını bağrına basan ve Hakk’ı hâkim kılan bir müessesedir.
Bize göre, milli devlet her hangi bir sınıf ve zümrenin devleti değildir. Çünkü devlet, bir sınıf ve zümrenin teşkilatlanması değil, bir milletin, bütün dilim ve statüleri ile bir bütün oluşturacak biçimde, sadece Hakk’ın hâkimiyeti için el ele vermesi demektir.
Sınıf ve zümrelerin teşkilatlanmasına elbet karşı değiliz, ancak, bundan devlet değil, birlikler, loncalar, sendikalar, kooperatifler, hatta partiler meydana gelebilir. Devlet bir millete ait olmakla birlikte, bu saydığımız teşkilatlar, sadece sınıf ve zümrelere mahsustur. Biz Türk-İslam neferleri, sınıf devletine değil milli devlete inanırız. Yani bize göre, işçi devleti, esnaf devleti, teknokrat devleti, işveren devleti olmaz; devlet millidir ve millete izafe edilir. Devleti millete değil de, sınıflara izafe edenler, tarihin ve sosyolojinin verilerine ve gerçeklerine ters bir tavır içinde bulunduklarını er ya da geç idrak edeceklerdir. Vaadi ne olursa olsun, bugün yeryüzünde, bir işçi devleti yoktur. Kendini bu suretle maskeleyen emperyalist zihniyetler ve ameller mevcuttur.
Biz, vatandaşlarını milli devlet şuuru içinde ve her sosyal dilimi kendi arasında teşkilatlandırarak dış ve iç sömürüye karşı korumak esası üzerine kuruludur.
Selametle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.