Şiddet, insan ruhunda derin yaralar açan, hem fiziksel hem de duygusal izler bırakan bir olgudur. Geçtiğimiz hafta Manisa'nın Akhisar ilçesinde yaşanan olay, bu gerçeği bir kez daha acı bir şekilde hatırlatıyor.

Y.A. ile S.N.A. arasında başlayan bir tartışma, ne yazık ki şiddetle sonuçlandı. Hamile olan S.N.A.'ya sokak ortasında uygulanan şiddet, sadece bedenine zarar vermekle kalmadı; ruhunda derin yaralar açtı.

Şiddet, en savunmasız anlarımızda, en beklenmedik yerlerde karşımıza çıkar. Bu olayda da görüldüğü gibi, şiddet sadece fiziksel bir saldırı değildir; aynı zamanda duygusal bir yıkım, psikolojik bir savaş anlamına gelir. Bir insanın güvende olması gereken bir yerde, sokakta, tanıdık birinin elinden gelen bu saldırı, güven duygusunu paramparça eder. S.N.A.'nın yaşadığı bu anlar, sadece o anı değil, geleceği de etkileyecek derin izler bırakabilir.

Hamilelik gibi bir dönemde maruz kalınan şiddet, hem anne hem de doğacak bebek için büyük bir tehlike oluşturur. Anne adayının hissettiği korku, çaresizlik ve stres, bebeğin gelişimi üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir. Bu tür travmalar, sadece fiziksel sağlıkla sınırlı kalmaz; ruhsal sağlığı da derinden sarsar.

Bir kadının, özellikle hamile bir kadının maruz kaldığı şiddet, toplum olarak göz ardı edemeyeceğimiz bir sorundur. Bu tür olaylar, sadece bireysel değil, toplumsal bir çöküşün de habercisidir. Şiddetle yüzleşmek, onu kabul etmek ve çözüm aramak, hepimizin sorumluluğundadır. Sadece olay anında değil, sonrasında da bu kişilere verilecek destek, onların yaşadıkları travmayı atlatmalarında büyük bir rol oynar.

Toplum olarak yapmamız gereken, bu tür olayların önüne geçmek ve şiddeti doğuran nedenleri ortadan kaldırmaktır. Sadece hukuki yaptırımlar değil, aynı zamanda eğitim, bilinçlendirme ve psikolojik destek, bu mücadelede kritik öneme sahiptir. Her birimizin, bu sessiz çığlıkları duyması ve gereken adımları atması gerekir. Şiddet karşısında sessiz kalmak, ona ortak olmak anlamına gelir.