İsmet TAŞ

İsmet TAŞ

Sekülarizm

Sekülarizm

Zaman zaman oturup düşündüğümüz oldu mu? Dünyayı, hayatı, kainatı, yaratılışı, ahreti...
Veya maddenin bizi nasıl esir aldığını...
Gerçekte biz neyiz? Kimiz? Neden yaratıldık? Yaradılış gayemiz nedir? Dünya daki görevlerimiz nelerdir? Ne güzel söylenmiş;"Düşünenler için hikmet vardır " diye. Hiç düşündük mü?
Yaşadığımız dünyaya ve topluma bakalım. Değer yargılarımız neler? Nelere önem veriyoruz? Nelere önem vermiyoruz? Veya önem verdiğimiz değerlere şöyle bir bakalım, gerçekte önem veriyor muyuz?
Bir taraftan Allaha ve ahiret gününe inandığımızı söyleriz, diğer taraftan bununla taban tabana zıt işler yaparız. 
Bir taraftan makam, mevki, para, pul, şan, şöhret benim için önemli değil deriz, diğer taraftan bunları elde etmek için, yapmamamız gereken her şeyi yapar, ahretimizi feda ettiğimizin farkına bile varmayız. 
Bir taraftan namaz kılarız, oruç tutar, zekat verir, hacca gideriz. Hatta ibadetlerimizi aksatmayız,  ama bilmeyiz ki, yaptığımız ibadetler boşadır. Çünkü, samimiyet yoktur, ihlas yoktur, yaptığımız ibadetleri hayat haline getirip,  yaşamak yoktur. 
    Daha iyi şartlarda yaşamak için,  sürekli bir şeylerle uğraşır, didinir daha çok kazanmak, daha iyi mevkilerde çalışmak için inanılmaz çabalar harcarız.  Harcadığımız zamanın çok az kısmını ibadet için ayırırız,  onu da ihlastan ve samimiyetten uzak yaparız. 
Ve bazen de, dünya işlerine kendimizi öyle bir kaptırırız ki, uhrevi hayatımızı ya sürekli erteleriz, ya da hiç aklımıza bile gelmez. 
İşte tamda burada dünyevileşen, her şeyi madde ile izah eden hayat başlar. Yani Sekülarizm. 
Sekürel bir hayatın  bizi ateizme götürdüğünün farkına bile varmayız.  Hani anlatılır, evliyanın biri topluluğa demiş ki;"Sizin Allah'ınız benim ayaklarımın altında" tabi hemen katledilir.  Daha sonra orası kazıldığında bir küp altın çıkar. (Hikaye uzun)
Bu gün böyle bir hayat yaşamıyor muyuz? Maddiyata önem vermiyoruz deriz, ama  üç kuruş daha fazla almak, daha iyi bir hayat yaşamak, daha iyi bir mevkide olmak için ahretimizi feda etmiyor muyuz ? İsteklerimizin sınırı var mı? Bunu elde etmek için aşırı bir hırs içinde değil miyiz?
Peki toplumun aydınları, alimleri, ulemaları, kanaat önderleri,  insanları uhrevi bir hayat yaşamaları için teşvik eden topluluklar nerede? Ne iş yaparlar? Adına tarikat diyelim, cemaat diyelim,  milli ve manevi topluluklar diyelim, bunlar  ne iş yaparlar? Toplumu bu bataklıktan kurtarmak için ne tür bir mücadele verirler?
Sakın onlarda yeşil dolarların esiri olmuş olmasınlar !? İnsanların inançlarını sömüren, insanlar veya topluluklar haline gelmiş olmasınlar.!?  İyi niyetle başlayıp, işin içine, para pul işleri girdiğinde, (ki artık bu işlerle uğraşmayan kalmadı, üstelik büyük büyük şirket sahibi oldular) esas gayeden uzaklaşıp dünyevileşmiyorlar mı? Hatta seküler bir hayata katkıda bulunmuyorlar mı?
Sizce de bu durum bizim daha vahim bir  olayı yaşamamıza neden olmuyor mu? 
"Yabancılaşma"
Kime karşı yabancılaşma? Bırakın kendi toplumumuza yabancılaşmayı, anneye, babaya, kardeşe, evlatlarımıza, akrabaya karşı  yabancılaşmadık mı?  Aile yapımızla övündüğümüz bizler, dönüp baktığımızda, ortada  ailelerin hızlı bir şekilde eriyip yok olduğunu görmüyor muyuz?  Dünyevileşen bir toplum haline gelmiyor muyuz? Bu da çocuklarımızı bizden alıp götürmüyor mu? Maddenin esiri yapmıyor mu? Sizce ailemize , çocuklarımıza neden sahip çıkamıyoruz? Onlara, daha iyi okul,  daha iyi bir meslek, daha iyi bir hayat ve daha çok para söylemlerinin dışında ne veriyoruz? Veya çocuklarımıza  bunların yanında, uhrevi hayatla ilgili neler öğretiyoruz? Kendi ellerimizle onları maddenin esiri yapmıyor muyuz? Sonra sızlanıp, dövünüp, saçımızı, başımızı yolmuyor muyuz?
Hayatın cilalanıp, parlatılarak gösterilmesine göz yummuyor muyuz? Buyurun bakın dizilere, yalılar, şato vari evler, zengin lüks bir hayat.  Ve bunların elde edilmesi için her şeyin mubah sayılmasının bilinç altına işlenmesi. Toplumsal  tepki nerede? İnternet ağı ile dünyanın küçüldüğünü ne zaman fark edeceğiz?
Hedef, Allahın rızası değil, paranın rızası olarak gösterilmiyor mu?
Bütün ilişkilerin, (Anne, baba, dost, arkadaş, kardeş, akraba vs.) maddiyata göre belirlendiği, materyalizmin pençesinde, seküler bir hayatı benimseyip,  yok olmaya doğru gittiğimizin farkına varma zamanı gelmedi mi?
"Çözümü ne peki?" Çok basit.
Kur'an-ı ve Peygamberin hayatını öğrenelim ve hayat haline getirelim. Bu kadar basit.
Ancak, hayat haline getirelim derken, ibadetlerimizi yapıp yapmadığımız değil, nasıl yaptığımıza bakmamız lazım.  Kur'an, sert bir ikazla uyararak,  seküler hayatı ne güzel ifade etmiş;
    "Dini yalanlayanları gördün mü? İşte o yetimi iter kalkar. Yoksulu doyurmayıp teşvik etmez. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yapanlardır. Ve hayra da mani olurlar" (Maun 1-7)
Üstad Necip Fazıl ne güzel demiş;"Beni inanmış dört adam taşısın"
İNANÇLI, İHLASLI, SAMİMİ, İÇTEN, DERUNİ, İNANDIĞI GİBİ YAŞAYAN, ALLAH'IN HÜKMÜYLE HÜKMEDEN, PEYGAMBERİN GÖSTERDİĞİ YOLDA YÜRÜYEN,  DÜNYEVİ DEĞİLDE, UHREVİ BİR HAYAT İÇİN, SAMİMİ OLARAK MÜCADELE EDEN, KULLARDAN OLMAMIZ SELAM VE DUASIYLA...
İsmet TAŞ
İç Anadolu Birliği  Genel Başkanı

    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR