Seçimin Temel Malzemesi 'Başkanlık' ve 'Din'
Haziran 2015 seçimleri iki temel başlığı ile öne çıkmaktadır. “Başkanlık tartışmaları” ve “din”. Önceki mahalli ve parlamento seçimlerinin ana malzemesi, başka bir ifade ile genelde iktidar ve muhalefet partileri arasındaki dar çerçeveli tartışmalarla geçerdi. Genelde her seçimin birden çok tartışma konusu bulunur, irili ufaklı siyasi partiler o konular üzerinden seçmene mesaj verir kendisini anlatır.
7 Haziran seçimlerinin alt başlıkları istisna edilirse iki temel konu etrafında tartışma ve atışmalar sürmektedir. Halkın oyları ile seçilen ve ilk günden itibaren “Farklı bir cumhurbaşkanlığı” sloganı ile yola devam eden Sayın Tayyip Erdoğan’ın “Milletin tarafı olarak” gündeme taşıdığı “Başkanlık” tartışmaları. İkinci ve en önemlisi “din” üzerinden yapılan siyasi salvolar.
Önceki seçimleri hatırlayanlar bilirler. “Laiklik” öncelikli konuydu ve din “irtica” öteki adıyla “gericilik” seçimlerin başköşe konuklarıydı. Artık laiklik elden gitmiyor ve irtica gelmiyor. Demek oluyor ki irtica ve laiklik artık siyasi arenada para etmiyor. En şedit tarafları bile o iki modası geçmiş kavramı ağızlarına almıyor. Çünkü para etmediğini biliyorlar.
Seçim yarışında baraj korkusuyla yatıp, kalkan, hücreleri bölücülük, kin ve nefretle dolu, itikaden ateist kadro bile dine ve dini değerlere sahip çıkmanın görüntüsünü vermektedir. Söylediklerine kendileri de pek inanmıyor ama siyaset pazarında din geçerli akçe olunca laf ola heybe dola cinsinden din pazarına uğruyorlar. Söylediklerine kendileri inanıyor mu, tartışılır. Ama halkın irfanı, samimiyetle samimiyetsizi derinden fark ediyor ve düşüncesini sandığa yansıtıyor. Bu hep böyle olmuştur.
Demokrasi ve dini en büyük tehlike olarak gören ve ezana bile tahammül edemeyen, on dokuz yıl camilerin kapısına kilit vuran CHP bile dinden nemalanmak için numaralar çekiyor. Gel de bunlara inan.
Seçimlerin ikinci ve hatta öncelikli gündeminden birisi de “Başkanlık” tartışmaları. Başkanlık tartışmalarının gündeme gelmesinden beri bir hususun altını iki kez çizmekte yarar var. Başkanlık sistemini sürekli gündemde tutan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve muakıpları, karşı tarafta ise sisteme karşı çıkan muhalefet partileri ve yandaşı basın.
Başkanlık taraftarları düşüncelerini ifade ederken, neyin hedeflendiği net anlaşılmıyor. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın amacı, öngördüğü başkanlık sistemi yeteri kadar net ve açık değil. Halkın anlayacağı şekilde konu anlatılmıyor. Geç kalındı. Başkanlık sistemi ile anlatılmak istenen konuda şimdiye kadar yığınla broşür, kitap, cd, afiş olmalıydı. Bu yapılmadı. O sebeple taraf bulmakta zorlanıyor.
“Başkanlık” ve “Parlamenter” sistemlerin ne anlam ifade ettiğini anlaşılır biçimde açıklanmasında zaruret bulunmaktadır.
M. Kemal ile başlanan süreç başkanlık sitemidir. Devamı olan İnönü dönemi de her yönü ile bir başkanlıktır. Demokrasilerin olmazsa olmazlarından olan kuvvetler ayrılığının olmadığı o süreçte tüm iradenin bir kişinin iki dudağından çıkan hükümle hayata geçmektedir. Türkiye 14 Mayıs 1950 tarihinde parlamenter sisteme geçmiş ve o tarihten beri yönetilmektedir. Halk gizli oy, açık tasnifle milletvekillerini seçmektedir. Milletvekilleri hükümeti seçerek icra heyetini oluşturmaktadır. Hükûmetler parlamentoya karşı sorumludurlar. Parlamento hükümet üzerinde denetim yetkisine sahiptir.
Her on yılda bir askeri darbe ile makas değiştiren parlamenter sistem miadını doldurdu. Bazılarının iddia ettikleri gibi sitemin “millilik” yönü bulunmamaktadır. Pek çok ülkede uygulanmaktadır ama aksayan yönleri ağır basmaktadır.
Haziran seçimlerinde iktidar partisi anayasayı değiştirecek bir çoğunlukla TBMM ne girdiği taktirde, başkanlık sistemi için bir imkân, bir kapı aralanmış olacaktır. Bu ne anlama gelmektedir?
Ana hatları ve hedefi henüz net değil ama görünen odur ki TBMM var olacak ama yönetim başkanlık sistemini ön görmektedir. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın zihnindeki Başkanlık sisteminde başbakan ve bakanlar olmayacak. Zaten Sayın Erdoğan uygulamaları ile yarı başkanlık sistemine geçmiş bulunmaktadır. Bakanlar Kuruluna başkanlık etmekte ve düşüncelerini hayata geçirmektedir.
Birilerinin nitelendirdiği gibi başkanlık, asla bir diktatörlük müessesesi değildir. Pek çok ülkede uygulanan başkanlık sistemi ile yönetilen yığınla ülke bulunmaktadır. Aksine başkanlık sistemi ile değil parlamenter sistemle yönetilen ülkelerde bile dikta söz konusudur. Sisi’nin Mısır’ı canlı bir örnek olarak gösterilebilir.
G Ü N Ü N H İ K M E Tİ
“Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.”
Hadis-i Şerif
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.