Seçime Beş Kala
Türkiye tarihinin en zor seçimlerinden ikincisini yapıyor. Birincisi 14 ve 28 Mayıs 2023, ikincisi ise 31 Mart 2024 yani beş gün sonra.
Seçimin zorluğu ise, halkın kendi tercihini kullanmasındaki zorluklardır.
Bir taraftan geçim sıkıntısı, aldığı gelirinin kendisini geçindirecek seviye de olmaması diğer taraftan hayat pahalılığının alabildiğine yüksek ve önlenememiş olması, açlık ve yoksulluk sınırlarının neredeyse aşılır hale gelmesi, alım gücünün inanılmaz derecede düşmesi.
Hangi nedenden ve hangi haklı gerekçelerden dolayı olursa olsun, halk hayatta kalma mücadelesi vermektedir ki bunun nedeninin haklı gerekçesi olamaz. Yönetime talip olanlar hayatı bu duruma getirmemeleri gerekirdi. Hadi getirdiler diyelim çözmek zorundalar. Sosyal devlet olmanın asli unsuru budur.
Diğer taraftan, Türkiye’yi milyarlarca dolar zarara uğratan, binlerce evladımızı toprağa vermemize neden olan, ülkemizi bölüp parçalamak için emperyal güçlerin uşaklığını yapan terör örgütleri, PKK/PYD/YPG/DEAŞ/THKP ve onun siyasi kolları ile dolaylı veya dolaysız işbirliği yapanlar, iltisaklı olanlar, bu milletin inanç, milli ve manevi değerlerine her fırsatta alçakça saldırıp düşmanlık edenler, baskıcı, zorba bir düzenin özlemini çeken, kendileri gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımayan bir güruh var.
“Aşağı tükürsek sakal yukarı tükürsek bıyık” misali. Bir tarafta geçim sıkıntısına neden olup hayatı zorlaştıranlar, diğer taraftan bu milleti yok etme planı yapanlar.
Halk bugüne kadar zehir içip kızılcık şerbeti içti, söz konusu vatan ise gerisi teferruat dediler.
Bugüne geldiğimizde malum hain güruh ne bir adım geri attı ne de terör örgütünün türevleri ile irtibattan vazgeçti. Bırakın vazgeçmeyi daha da ileri giderek o alçakları yerel yönetimlere ortak etmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Buna karşılık geçim derdi, enflasyon, insanların hayatını güç bela devam ettirmesi de hız kesmeden devam ediyor.
Seçime beş kala Türkiye’nin özetle büyük fotoğrafı bu. Bunun aksini ifade edenler yalan söylerler, halkı kandırmanın derdinde olurlar.
Peki şimdi asıl soru şu! Halk ne yapsın?
Halk, “Yine ben aç kalmaya razıyım, ülkem parçalanmasın, terör örgütlerinin eline düşmesin” mi diyecek yoksa karşı tarafın ekonomiyi nasıl düzlüğe çıkartacak tek bir reçete sunmamasının yanı sıra terör sevicileri ile kuzu sarması olanlara, öfkeye kapılıp onlara mı oy verecek?
Zor, en zor seçim dedik. Sizce de halk özgür iradesi ile sandığa gidebilecek mi? Üzerinde ki psikolojik her türlü baskıyı hissederek oyunu kullanabilecek mi?
Hadi bunu da geçtik peki ya meydanlarda halkın gözüne içine baka baka söylenen yalanları ne yapacağız? Neredeyse siyasiler yalan söyleme konusunda birbirleri ile yarışır hale geldiler. “Benim yalanım senin yalanını döver” misali.
Daha düne kadar 65 yaş üstü vatandaşlarımızın serbest kartı olmasına rağmen otobüse günlerce binemedi. Sonra bindi. Bu seferde, halk otobüslerinin şoförleri homurdanmaya, 65 yaş üstü vatandaşlarımızı aşağılamaya başladı. Ne zaman bir 65 yaş üstü otobüse binse vatandaşı bindiğine de bineceğine de pişman ediyorlar. Ama afişlere bakarsanız onlar birdenbire, “ arslan” “ kaplan” “ koca çınar” oluverdiler. Daha bir serbest kart meselesini çözemeyenler, emekliye havada uçuşan uçuk vaatler vermeye devam ediyorlar. Ya kardeşim daha dün tercihlerinden dolayı emeklilere küfreden siz değil miydiniz? “Oh olsun daha beter olun” söylemleri size ait değil mi? Ne çabuk koca çınarlar oluverdiler?
Siz, başta emekliler olmak üzere halkı, “altta kalanın can çıksın” anlayışı ile hareket eder gözden çıkarırsanız, onlar sizleri çoktan gözden çıkarırlar. Çünkü onların canlarından başka kaybedecek hiçbir şeyi yok. Ama sizin kaybedecek o kadar çok şeyiniz var ki!
Seçime beş kala ciddi çözümler getiremezseniz, sonuçlarına herkes katlanır.
Demedi demeyin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.