Ahmet Sefa DİKTEPE

Ahmet Sefa DİKTEPE

Ruhumuzun Çanakkale’sini Korumak

Ruhumuzun Çanakkale’sini Korumak

Size geçen hafta bir soru sormuştum “Ruhumuzun Çanakkale’si Geçildi Mi?” diye… Herhalde çoğumuzun ufak bir tefekkürden sonra cevabı ya “geçildi” ya da “geçilmek üzere” olmuştur. Fakat bu soruyu ne ümitsizlik aşılamak ne de enseyi tamamen karartmak için sordum. Bu sorudan asıl maksadım herkesi halimizi düşünmeye yönlendirmek ve içinde bulunduğumuz durumu sorgulamaya itmekti.

Peki, bu gidişe dur denemez mi? Buradan çıkışın bir yolu yok mudur?
Elbette vardır. En basit haliyle de cevabı tekrar kendimiz yani “biz” olmaktır.

İrtica, düne dönmek veya dine dönmek demek değildir; irtica, Allah’ı unutmak, tarihinden sırt çevirmektir. Senelerdir bu ülkede her kanaldan pompalanan, Türk-İslam tarihini öcü olarak inananları ilime, bilime, insana düşman olarak gösteren her türlü senaryo emperyalistlerin tezgâhından çıkmıştır. Bu tezgâhta üretilen aydın tipolojisi ise gücünü Müslüman Türk’e bitmez düşmanlığından almıştır.

Herkes kendine biçilen vazifeyi yapmakla mesuldür. Onların vazifesi düşmanlık etmek ise bizim vazifemiz de düşmana silahıyla mukabele etmektir. Müslümanlığın ve Türklüğün fantezi sayıldığı günümüz dünyasında inadına Türk’üz, inadına Müslümanız demek sadece içi boş bir slogandan ibaret kalmamalıdır. İslam’ın çizdiği çerçeve içerisinde Müslümanlar dün olduğu gibi bugün de öncü olmak mecburiyetindedir. Müslüman ufuk açan, çağ açan, yol açandır.

Allah’ı bilmeyen kendini bilmez, kendini bilmeyen düşmanını hiç tanıyamaz. Onun içindir ki bizim medeniyetimizde her şey Allah’ın rızası dairesinde değerini bulurdu. Yani Sinan Selimiye’yi para için yapmaz, Fuzuli Su Kasidesini şöhret için yazmaz, Cezeri robotları makam için çizmezdi… Bu koskoca medeniyetin nirengi noktası sadece Allah rızasıdır. Onun için doğaya, insana, hayvana yararlı bu kadar güzelliği ortaya çıkarabilmiştir. Allah aşkına bir baksanıza bugün bizim dışımızda üretilenlere, hepsi yarardan çok zarar vermiyor mu insana, hayvana, doğaya… İnsanın doyumsuzluğunu, tüketme hırsını kaşıyan ve üretimin odağına bunu koyan bugünkü sözde medeniyet bir noktada bizleri felakete sürüklemiyor mu?

İşte hem şanlı tarihimizin Türk olarak omuzlarımıza yüklediği misyon hem de Rabbimizin Müslüman olarak bizlere bahşettiği görev başta vatanımız olmak üzere tüm dünyayı bu sahte medeniyetten ve onun yontulmamış putlarından kurtarmaktır!
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR