Pişman Olmadan Pişman Olmak
“İnsan pişman olmadan, pişman olmalıdır.’’ demişti Seyda Sultan Muhammed Raşid Hazretleri (k.s).
Dilimizde ‘’Hâkimiyet Allah’ındır!’’ hâkikati ile dolanırken hareketlerimizle kendi sözümüze tezat düştüğümüz şu zaman diliminde bir titreyiş, bir cezbe, bir sükût hâliyle idrakimizi tamamen hakikatlere yönelterek tefekkür etmeli, ölüm hâkikati ile yüzleşmeden kendimize gelmeliyiz.
Sistem tarafından ölüm her ne kadar bize uzak gösterilmeye çalışılsa da kimimizin ‘’Eyvah!’’ ya da kimimizin ‘’Şükür ya Rabbi!’’ diyeceği o gün gelecek, hiçbirimizin kaçarı olmayacaktır. Bunun için Efendimiz (s.a.v); ‘’Ağızların tadını kaçıran ölümü çokça hatırlayın.” (Tirmizi / 2307) buyurmuşlardır.
Sonunun ne zaman geleceğini bilmediğimiz dünya hayatına bel bağlamak ne kadar doğrudur? Günah ve gaflet hâliyle gittiğimizde başımıza gelebilecekleri bile bile ölümsüz gibi yaşamak, insanın bile bile yaptığı en büyük ahmaklıktır.
Neyse ki yüce Rabbimizin şefkati, merhameti çoktur. Son âna kadar tevbe kapısı açıktır. Dalmış olduğumuz gaflet uykusundan uyanarak günah bataklığından kurtulma edasıyla tevbe kapısına koşalım. ‘’Ya Rabbi ben pişmanım.’’ diyelim. Hâlimizi, kalbimizi maneviyata açık hâle getirelim. Kurtulanlardan olalım.
Ne kadar sevab işlesek de ‘’keşke daha çok yapsaydım’’ diyeceğiz. İşlediğimiz günahlar için ise ‘’Keşke yapmasaydım.’’ diyeceğiz… Evet; ‘’İnsan pişman olmadan, pişman olmalıdır.’’
Yüce Rabbimiz Kuran-ı Azimüşşan’da şöyle buyuruyor; “Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.” (Nur sûresi (24), 31)
“Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tövbe edin!” (Tahrîm sûresi (66), 8)
Resulullah (s.a.v) buyurdular;
“Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır.” (Buhârî, Daavât 4; Müslim, Tevbe 1, 7, 8)
“Bir kul can çekişmeye başlamadığı sürece, Allah Teâlâ onun tövbesini kabul eder.“Tirmizî, Daavât 98. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 30.
Zikir meclislerinin önemine dair şu hadisi şerif Allah’ı zikrin değerini, zikredenlerin kıymetini çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır:
“Allah Teâlâ’nın diğer meleklerden ayrı, sadece zikir meclislerini tesbit etmek üzere dolaşan melekleri vardır. Allah’ın zikredildiği bir meclis buldular mı, o kimselerin aralarına otururlar ve diğer melekleri oraya çağırarak cemaatin arasındaki boş yerleri ve oradan dünya semasına kadar olan mesafeyi kanatlarıyla doldururlar. Zikredenler dağılınca onlar da semâya çıkarlar. Allah Teâlâ daha iyi bildiği halde onlara:
“Nereden geldiniz?” diye sorar. Melekler de:
- Yeryüzündeki bazı kullarının yanından geldik. Onlar Sübhânallah diyerek ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni tenzih ediyorlar, Allâhü ekber diye tekbir getiriyorlar, lâ ilâhe illallah diyerek seni tehlil ediyorlar, elhamdülillâh diyerek sana hamdediyorlar ve senden istiyorlar, derler. (Konuşma şöyle devam eder):
- Benden ne istiyorlar?
- Cennetini istiyorlar.
- Cennetimi gördüler mi?
- Hayır, yâ Rabbi, görmediler.
- Ya cenneti görseler ne yaparlardı?
- Senden güvence isterlerdi.
- Benden neden dolayı güvence isterlerdi?
- Cehenneminden yâ Rabbi.
- Peki benim cehennemimi gördüler mi?
- Hayır, görmediler.
- Ya görseler ne yaparlardı?
- Senden kendilerini bağışlamanı dilerlerdi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ şöyle buyurur:
- Ben onları affettim. İstediklerini onlara bağışladım. Güvence istedikleri konuda onlara güvence verdim.
Bunun üzerine melekler:
- Yâ Rabbi, çok günahkâr olan falan kul onların arasında bulunuyor. Oradan geçerken aralarına girip oturdu, derler. O zaman Allah Teâlâ şöyle buyurur:
- Onu da bağışladım. Onlar öyle bir topluluktur ki onların arasında bulunan kötü olmaz.” (Müslim, Zikir 25; bk. Buhârî, Daavât 66)
Evet; ‘’İnsan pişman olmadan, pişman olmalıdır.’’
Seyda Sultan Muhammed Raşid Hazretlerinin (k.s) ruhuna Fatiha ve bizlere dua isteğimizle sizleri Allah’a emanet ediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.