Ali İLKBAHAR

Ali İLKBAHAR

Halimiz

Halimiz

    Resmi törenlerde yabancı ülkelerin yaptığı silahlar halkımıza tanıtılırdı. İçimizi çeke çeke neden kendi silahımız, helikopterimiz, tankımız vs yok diye üzülürdük. Bugün yerli milli benim dediğim savunma sanayi silahları yüreğimizi kabartıyor. 

    İstanbul boğazından geçen tüneller, köprüler, hava limanları vs sömürü devletinden milli devlete geçişimizin ayak sesleri duaların meyvesidir.

    Önceden yerli milli deyince okullarda yapılan yerli malı haftasıydı. Elma, portakal, çeyiz vs onlaar okula getirilir. Sınıfta yenirdi. Yeniliğin önemi anlatılırdı. 

    Az da olsa yerli tohumumuz vardı. O alanda yapılan çalışmalar çok önemli. Geleceğin gıda çağı olacağı olması önemini daha da artırıyor. 

    Alanlar aynı, insanlar çoğalıyor. Tarım alanları sanayi ve konuta ayrılması gelecekteki gıda ihtiyacında tarım alanlarının korunması önem arz ediyor.

    Aslı olmayan yalan algılara karşı halk, devlet korunmalı, gerçeği bilmeli, öğrenmeli, öğrenemezse en önemli projelerde bile bilmediğinden dolayı halk desteğini çektiğinde yerinde sayma, geriye gitmeye ülkenin tahammülü yoktur. 

    Milletin gayreti, duası, yetimin hakkı mazlumların, çaresizlerin geleceği insan yerine konulması, geleceğin insanının inşasına bağlıdır.

    Hikayemizi unutmamalıyız. O hikaye büyük kökten, tecrübeden, travmalardan geliyor. Tekrar dirilip, hedefler koyan insanların geleceğine çareler, çözümler üreten yerli, milli çözümler heyecanımızı azmimizi, çalışmalarımızı hızlandırmalıdır. Ümitsizlik üzerine ümit ölmez. 

    Yürüyüşümüzde Fatih’in emaneti İstanbul, tarih şehri, kültür şehri, heyecanlı hedeflerin konulduğu, nice yiğitleri, kahramanları yetiştiren dünya şehri üzülme, gamlanma sensiz yaşayabilir miyiz? İslam’ın başkenti. Mazlumların kurtuluşa bel bağladığı dünyanın ümidi… Unuttuk sanma, yüreğimizin acımadığını sanma, Fatih’in çizdiği haritayı gönlümüze çizdik hiç bırakır mıyız?

    Yalnız:

-    Sanal dünyaya yeterince ürün üretemedik.

-    Her vilayete üniversite kurduk, öğrencilerin eğitim araçlarını bedava verdik ama hedeflerimizi, davamızı, hikayemizi anlatamadık. Hedeflerimizi aktarıp heyecanlandıramadık.

-    Kendi kuruluşlarımıza istediğimizde gider, enerji alırdık. Randevularımız geri dönmezdi. Şifreli kapılar olmazdı. Hikayemizin başladığı yıllarda ne santral, sekreter, özel kalem, danışman kucaklaşmamıza engel değildi. 

    Halkın tanıdığı, gönlünü açtığı, sofrasına davet ettiği, yol arkadaşım, içimizden biri, beni bu anlar, çare bunda dediği, ortak yönlerinin gönülleri ısıttığı, peşine takıldığı, durmak yok yola devam diyerek yollara düştüğü, ev ev, kapı kapı davasını anlattığı, yaşadığı gönülhanenin gönüllüsüne gönlünü verdi. Yol arkadaşım, dedi. Mücahidim, kardeşim türkülerimiz bir, sevincimiz kederimiz bir haydi bu yol Hak yolu, bu yol mazlumların yolu dedi takıldı kervana. Uzun yıllar Of! Demedi, Yeter! Demedi. Başımın üstünde yerin var, dedi. Her davete koştu. Meydanlarda, salonlarda, tehlikede, ihanette geceden sabahlara kadar nöbet tuttu. 

    Vatanı savunurken, bayrağı göklere dikerken, müezzin ezanı hür ve güvenle okurken sen vardın. Benimleydin. Gülerken de ağlarken de endişelerimizde, rüyalarımızda dilimizde hep birlikte vahyin müjdesi vardı.

    Milletim, yaralı aslan uyanıyor. Uykusundan uyandığında kendini uyutanlar değil birlikte uyutulduğumuz uyanmak için çırpındığımız, bir ışık görüp uyandığımız, yol arkadaşlarımız. Heyecanla, ümitle, müjdelerle ayakta yürümeye başladık. Durmak yok yola devam diyen çağrıya hiç durmadan ümidimizi yitirmeden büyük bir gayretle yeniden dirilişimizin, kurtuluşumuzun büyük yürüyüşü başladı diye inandık yürümeye başladık. Hala da yürüyoruz.  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR