Övgüde ölçüsüz ve aşırı olanlar
Dilin afetlerinden bir afettir övmektir. Maalesef günümüzde övmek çoğalmıştır. İnsanlar, bir takım dünyevi arzularına kavuşabilmek için müstahak olmadıkları halde insanları överler. Bu övmelerinden dolayı arzularına kavuşup sevinirler.
Hâlbuki bu aldanmaktan başka bir şey değildir. Kendinde bulunmayan bir şeyle övülmeye razı olan kimse, kendisiyle eğlenilen kimse gibidir.
İnsanları övmek, hem öven için hem de övülen için çok zararlı bir şeydir. Onun için Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadisi şeriflerinde; “Biriniz mutlaka, (bir Mümin) kardeşini övecekse; ‘Falan kişiyi şöyle zannediyorum, Allah’a karşı kimseyi temize çıkaracak değilim’ desin” (Buhari ve Müslim) buyurmuştur.
Hz. Ömer radıyallahu anhu bir kişinin bir adamı övdüğünü duyunca;
– Onunla yolculuk ettin mi? diye sordu. Adam;
– Hayır, dedi.
– Onunla alışveriş yaptın mı? Diye sordu. Adam;
– Hayır, deyince, Hz. Ömer radıyallahu anhu buyurdu ki;
– Allah’a yemin ederim ki senin onu tanıdığını zannetmiyorum.
İnsanları öven kimse, öveceği kimse hakkında iyice kanaat getirdikten sonra övmelidir. Yoksa kendisini şu afetlerden kurtaramaz:
Öven, bazen övgüsünde aşırıya gider ve yalan söyler. Oysa Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem; “İnsanları övmekte aşırıya gidenin, kıyamet gününde dili yerde sürünür, ayağı ile dilinin üzerine basar ve onu parçalar.” buyurmuştur.
Bazen övgüye riya girer. Övdüğü kişiye karşı, sevgisini belli etmeye çalışır. Hâlbuki bazen övdüğü kimseye karşı içinde sevgi olmadığı gibi, söylediklerinin hepsinde samimi de olmayabilir. Övme esnasında hakikatini bilmediği, karşısındaki kişide bulunmayan özelliklerle övebilir. Örneğin; “Sen abidsin” diye övdüğü kişi fasık olabilir.
Övdüğü kimse, zalim olabilir. Zalimi sevindirmek ise caiz değildir. Hasan-ı Basri radıyallahu anhu demiştir ki; “Zâlimi övüp ona uzun ömür dileyen kimse, yeryüzünde Allah-u Zülcelal’e isyan edilmesini seviyor demektir.”
Bütün bunlara bakarak, insanları gerekmediği sürece, fazla övmemek lazımdır. Birisini övmeden önce, bu övgünün ona vereceği zararları, bu övülmeden dolayı o kişinin kibre; ucuba veya gevşeyip tembelliğe düşebileceğini göz önüne alarak övgüde bulunmak lazımdır.
Salih zatlardan birisi, kendisini övdükleri zaman şöyle demiştir; “Ya Rabbi! Bu kimse, senin sevmediğin bir şeyle bana yaklaşmak istiyor, sen şahit ol ki, ben de ona iltifat etmemekle (onun övmesine aldanmaktan) sana sığınıyorum.” Çünkü bu övmekle insan bir makam kazanmaz. İnsanın Allah’ın yanında makamı bellidir. Onun için bir kimsenin övmesi veya kötülemesine üzülmek veya sevinmek yanlıştır.
Mümin, birisi kendisini övdüğü zaman, bunun Allah-u Zülcelal’in kendisinin kötülüklerini gizlemesinden dolayı olduğunu bilerek, rehavete kapılmadan ve bu övgüden nefsine bir pay çıkarmadan, Allah-u Zülcelal’e hamd etmelidir. Yapılan övgülere aldanıp, “Ben demek ki iyi bir kimseyim” diyerek, ibadetlerinde gevşek davranmamaya dikkat etmelidir.
Çünkü insan, kendisini en iyi bilendir. Mümin kendinde olmayan bir sıfatla övüldüğü zaman, Allah-u Zülcelal’den utanır. Cahil ise kendisini unutup insanların kendisini övmesi ile ferahlanan, kibir ve ucuba düşerek aldanandır.