Yusuf Akoğul

Yusuf Akoğul

Otorite ve iktidar kavramı üzerine

Otorite ve iktidar kavramı üzerine

Gündelik hayatta zaman zaman cümlelerimiz içerisinde yer alan lakin sorulduğunda ne anlama geldiği hususunda tenakuza düştüğümüz otorite ve iktidar kavramına kısaca değineceğim. Siyaset bilimi alanıyla iştigal eden kimselerin de tanımlarından faydalanarak değerlendirme yapmaya çalışacağım.

Vatandaş olarak bizler devlet yetkililerine ifa ettikleri görevler neticesinde itaat ediyoruz. Onun haricinde bir öğretmene, bir araba tamircisine,  bir cami imamına, bir tarikat liderine vb. de itaat edebiliyoruz. Bu kişiler de belirli ölçüde iktidar sahibi olabiliyor ve bizleri yönlendirebiliyor. 

İktidar dediğimiz kavram anlam itibariyle bir işi/eylemi yapabilme yetki ve yeteneğidir, bir toplumu yönetenlerin siyasi, hukuki ve fiili gücüdür. Temelde bir kontrol ilişkisidir. Başkalarının davranışlarını etkileyebilme, kontrol edebilme olanağıdır. Hem özü hem de en önemli niteliği, zor kullanma tekeline sahip olmaktır. İktidar olgusuyla diğerlerini etkileme gücüne sahip olanlar, onların nasıl davranacaklarına karar verir, uyacakları kuralları koyabilirler. 

Yine siyasete ilişkin konuşurken devlet otoritesinden, yetkili bir kimsenin otoritesinden bahsediyoruz ve otorite kelimesinin devlete içkin olduğunu anlayabiliyoruz.  Ama bunun yanında farklı alanlarla uğraşan kişilerin de bir otoritesi olduğunu söylüyoruz. Misal evde babanın (aile reisinin) otoritesinden, sınıfta öğretmenin otoritesinden veya mahkemede yargıcın otoritesinden de söz edebiliyoruz. 

Babanın otoritesinin kaynağı nedendir. Bu otorite, varlığını borçlu olduğu şeye karşı duyulan itaatten beslenir.

Öğretmenin otoritesinin kaynağını bilgi sahibi olması, öğreten olmasıdır. Öğrencilerin öğrenme ihtiyacından beslenir. Yargıcın otoritesinin kaynağı ise adalettir. Bu otorite, adalet duygusunun insanın derinliklerinden gelen saygınlığından beslenir. Otorite halk rızasına dayanan meşruluğu içerisinde barındırır. 

İktidar ve otoritenin daha iyi anlaşılması adına yakın tarihte yaşanan, İran Şahı Rıza Pehlevi ile Humeyni’nin arasındaki çekişmeden örnek verecek olursak; İran Şahı elinde bulunan yasal güçle, yaptırımlarıyla, fiziki zora başvurarak etki oluşturuyordu. Humeyni ise bireylerin kendi arzularıyla, spontane bir biçimde ve gönül rızasıyla itaatine dayanan bir biçimde söz geçiriyordu. İran Şahı siyaset bilimindeki bir anlayış gereği iktidarı elinde barındırıyordu. Humeyni ise kendi kudretinden doğan otoritesiyle insanları etkileyebiliyordu.  Her ikisi de iktidar sahibi lakin Şahınki yasal bir iktidarlık, diğeri otoritesinden kaynaklanan bir iktidarlık. Otoriteyi, güç sahibi bir iktidardan ayıran özellik halkın rızasına dayanan meşruluğu barındırıyor olmasıdır.

Otoritenin meşruiyeti ise; ideolojilerden, toplumsal yapının özelliklerinden, yöneticinin kişisel niteliklerinden ya da yönetilenlerin rızasının kazanılmasından elde edilebilir.

Örnekten de anlaşılacağı gibi kimi iktidar sahipleri otoritesiz olabiliyor. Aynı zamanda otoritesi olan iktidar sahibi liderler de olabiliyor.

O. Kircheimer hukukilik ve meşruluk üzerine yapmış olduğu bir çalışmasında “Muzaffer bir general en iyi şekilde davransa da otoritesi olmayabilir, oysaki meşru bir kralın sürgünde de olsa hatta cezaevinde de yatsa her zaman otoritesi vardır.” diyor. Buradan da anlaşıldığı gibi otorite, özünde meşruluğa dayanan bir kavramdır.

Bu kavramların doğru kullanılması hususunu belirterek otorite kavramına benzerliğinden kaynaklanarak yanlış kullanılan ‘otoriter’ kavramını da kısaca açıklamaya çalışacağım.Etimolojik kökeni aynı olmakla birlikte ‘otorite’ ve ‘otoriter’ kavramları anlamları itibariyle farklılık içerir ve birbirinin zıddı durumundadır. Sosyal bilimlerde değindiğimiz otoriter kişilik kavramını kastederken kişinin otoriteyle donanmış olduğunu ifade etmiyoruz. Aksine kendi iradesini bize, bize rağmen dayatma eğiliminde olduğunu anlıyoruz. Askeri rejimlerde, devrim dönemlerindeki rejimlerde karşılaştığımız/karşılaşabileceğimiz bu durum toplumu sıkı denetime tabi tuttuğunu, muhalefeti engellediğini anlatmaktadır. Bunun yanı sıra rejimler hem otoriter olup hem de otoriteyle de donanmış olabiliyor. Örneğin Atatürk döneminde rejim otoriter nitelik taşısa da Atatürk kişiliğine binaen otorite sahibidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR