Osmanlı'nın 19.yy Dış Politikası(1)
Malum olduğu üzere Osmanlı İmparatorluğu, 1299 yılında kurulmuş ve 1579 yılına kadar hududunu sürekli olarak genişletmiştir. 1579 yılında sınır genişlemesinin durması ile 1699 yılına kadar duraklama yaşamıştır. 1699’dan sonra Rusya’nın tehdidi ve baskısını hisseden Osmanlı 18. yüzyılın başlarından itibaren Avusturya’nın da baskısını hissetmeye başlamıştır. Dolayısıyla bu devletlerle savaşmak zorunda kalmış ve savaşırken başka devletlere dayanma gerekliliği hissetmemiştir.
Bir şekilde kendi gücü ile savaşları yürütebilmiştir. Lakin 19. yüzyıla gelindiğinde eski büyük haşmetinden uzak olan “hasta adam” Osmanlı, bu yüzyılda Yıkılma Devrine girmiştir. Bu yüzyılda Fransız İhtilali’nin neticeleri itibariyle tezahür eden nasyonalizm(ulusçuluk, milliyetçilik) akımının tesirinde yabancı milletler de müstakil olmak istemişler ve birer birer ayrılmışlardır. Bağımsız olan azınlıkların genellikle Avrupa’da olması ise Avrupa Devletlerinin Osmanlı’ya müdahalesini arttırmıştır. Bu durum Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünü hızlandıran bir amil olmuştur. Osmanlı, bu durumun önüne geçebilmek, parçalanmayı engellemek için dönemin büyük güçleri yanına çekmeye ve onlara dayanarak varlığını devam ettirmeye büyük çaba göstermiştir.
Otoritelerinden yoksun kalma korkusuyla Avrupa devletleri Fransız İhtilali ile ortaya çıkan hürriyetçilik hareketlerine cephe almış ve 1792’den başlayarak 1815’e kadar sürecek İhtilal Savaşlarını meydana getirmişlerdir. Fransız Devriminin saldırgan ve şımarık çocuğu tam bir fırtına gibi esmiş; Avrupa’nın siyasi düzeni, sınırları ve dengesi alt-üst olmuş; demokrasi fikri, halkın yönetime katılması bütün Avrupa’ya yayılmıştır. Egemenliğini tanrı adına kiliseden alan krallıklar ve çok uluslu imparatorluklar arka arkaya yıkılmıştır.
Daha sonra 1815 Viyana kongresi ile Avrupa’ya yeni bir şekil vermek amacıyla toplanıldı. Dünya çapında mühim kararlara imza atıldı. Viyana Kongresi’nin sağladığı göreli barış ve istikrar, yani bu düzenlemelerin başarısının sırrı, Castlereagh ile Metternich’in ülkelerinin çıkarları doğrultusunda “cezalandırma” yerine “denge” ile hareket etmelerinde yatar. Kongrede Şark Meselesi Ruslar tarafından gündeme getirilmiştir.
Batılı devletler, Osmanlı yönetimindeki ulusları kışkırtarak bağımsız yapmak ve onları nüfuzları altına alırken Osmanlı’yı parçalamayı kararlaştırmışlardı. İngiltere gibi bazı devletlerin politikaları 19. yüzyılda uzun bir süre kendi menfaatlerine uygun gelen Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü savunmak olmuşsa da sonuçta Osmanlı İmparatorluğu’nun önce Avrupa’daki toprakları sonra da bütün toprakları paylaşılmaya çalışılmıştır. Bu durumu Lord Palmerston’un “İngiltere’nin ebedi dost ve düşmanları yoktur, değişmez çıkarı vardır.” sözünden de rahatça anlayabiliriz.