Osmanlı'nın 19.yy Dış Politikası (4)
1853 yılında Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ortodoksların koruyuculuğunun kendisine bırakılmasını istedi. Osmanlı Devleti, İngiltere’nin isteği ve desteği ile bunu reddetti. Bunun üzerine Rusya savaş açtı. Osmanlı savaşı kaybetmeye başladı. Rusya’nın zorla mevcut güç dengesini değiştirme çabalarını, İngiltere ve Fransa kendi çıkarlarına ters gördükleri için Osmanlı’ya yardıma karar verdiler sonrasında Piyomente Krallığı da dahil oldu. Rusya yenilmeye başladı. 1856 yılında Rusya barış isteyince Paris Barış Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla Osmanlı bir Avrupa devleti sayıldı. Bağımsızlığı ve bütünlüğü Avrupa devletlerinin garantisi altına alındı. Karadeniz tarafsız bir hale getirildi ve Türk ve Rus donanmalarının Karadeniz’de bulundurulmaması kararlaştırıldı.
Bu sonuçlara bakılınca, Türklerin galip geldiği bir savaşta mağlup muamelesi gördüğü hemen idrak edilecektir. Osmanlı devleti 19.yüzyılın yarısında artık Karadeniz’de donanmasını bulunduramıyor ve toprak bütünlüğünü sağlayamıyordu. Ayrıca savaş sırasında ekonomik olarak savaşın yükünü kaldıramayan Osmanlı ilk defa borç almaya başlamış ve başta İngiliz ve Fransız şirketleri olmak üzere kurum, şahıs ve devletlere borçlanmıştı.
Bu borçlanmalar akabinde Duyun-u Umumiye adında Osmanlı’nın iç ve dış borçlarını denetleyen bir kurum kurulmuştur.
1871-1890 yıllarında Avrupa’da İtalyan ve Alman birlikleri kurulması ve Alman İmparatorluğu’nun temayüz etmesi ile Alman üstünlüğü ve dengelerin bozulması söz konusudur. Bismarck, 1870-71 Savaşı’nda Fransa’yı ağır bir yenilgiye uğratıp Alman İmparotorluğu’nun kuruluşunu ilan ettikten sonra Alman dış politikasının iki temel ilkesi barış ve barışın korunması olmuştur, bunun için de intikam için tekrar savaşma ihtimali olan Fransa’yı yalnız bırakmak hedeflenmiştir.
Batıda ve güneyde işi kalmayan Avusturya’nın da yeni Balkan politikası şekillenmiş ve bu sırada Rusya, Osmanlı İmparotorluğu’nu Balkanlardan atmak ve Balkan Slavlarını kendi etrafında birleştirmek amacıyla Panislavizm (Slav Birliği) politikasına girişmiştir. Avusturya ve Rusya’dan başka diğer devletlerin Fransa’nın yanında olabilme ihtimalini kuramayan Bismarck 1871-90 yılları arasında bu iki devleti daima yanında tutmaya çalışmış ve Avrupa diplomasisinde kesin bir üstünlük sağlamıştır.
İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü koruması politikası 1877-78 Osmanlı-Rus savaşına kadar sürdü. Bu savaştan sonra Osmanlı’yı yıkılmaya mahkum görerek kendisine yeni politika belirledi. Osmanlı’yı kendisi yıkmalı ve bu yıkıntılar üzerinde kendi kontrolü altında kendisine bağlı devletler kurarak Rusya’nın Akdeniz’e inmesine engel olmalıydı.
Bunu gerçekleştirirken 1878’den itibaren Ermenileri bağımsızlıkları için kışkırtmaya başladı buradaki amacı; bağımsız bir Ermeni devletinin Doğu Anadolu’da kurularak Rusya önünde tampon hali alması idi. İngiltere’nin dönemin süper gücü olarak Ortadoğu’da yeni sınırların belirlenmesinde baş rolü oynadığı ve doğal sınırlar yerine karmaşık yapılı sınırları tercih ettiği görülmüştür. Çünkü büyük devletler, önem verdikleri bir coğrafyadaki sorunların çözümünü istemezler. Sorunun sürmesi kendilerinin oraya sürekli bir şekilde müdahelesine zemin hazırlarlar. Bir de İngiltere, Osmanlı’nın Kıbrıs gibi bazı stratejik noktalarına yerleşerek hem Ege’nin Akdeniz’e açılan noktasını hem Doğu Anadolu’yu hem de Süveyş Kanalı’nı kontrol imkanı kazandı. Netice Osmanlı için pek değişmedi, çünkü; Rusya ve İngiltere’nin hedefleri Osmanlı’yı yıkmaktan geçmekteydi. Burada Osmanlı yeni bir denge kurmak zorundaydı.
Bu sırada amacı, Osmanlı’nın Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’na kadar uzanan toprakları ile İngiltere’nin İmparatorluk Yolu’nu vurmak olan 2. Wilhelm Berlin-Bağdat Demiryolu Projesini ortaya atmış ve Basra Körfezi’ne çıkmak istemiştir. Osmanlı ile münasebetleri doğmuş ve neticede Osmanlı kendisine yeni denge politikası oluşturmuştur. Osmanlı'nın, İngiltere’den doğan destek boşluğu Almanya ile dolmuştur lakin 1. Dünya Savaşı her iki imparatorluk için hazin son olmuştur.