Neyin Peşindeyiz?
Günlük hayatta, okullarda, çalıştığımız yerlerde, girip çıktığımız ortamlarda sıkça muhatap olduğumuz sorular var: ‘’Necisiniz? Neyin peşindesiniz?’’ gibi.
Yanı sıra deli bunlar deyip gülenler de bir şey anlayamayıp çeşitli kalıplara sokmaya çalışanlar da bol.
Öncelikle bizim bir sevdamız var. Biz asırlar boyu nurlu ellerin sarıp sarmalayıp nesilden nesile emanet bıraktığı bir sancağı devralmaya sevdalıyız.
Biz göğsümüzde lâyık olamamanın sancısı, gözlerimizde ‘’elbet bir gün!’’ ateşi ile kıvrananlardanız.
Emanetin ağırlığından bu hâlimiz.
İlla bir kalıba sokmaya çalışacaksanız, ‘’Türk ve İslâm olmanın haysiyetine talip olanlar’’ dersiniz.
Hocam Ahmed Yesevi’nin bir buyruğuyla senelerce bu memlekette tüten sevdalı Alperenler dün neyin peşindeyse, bugün de biz aynı davanın peşindeyiz.
Yine kol kol yolbaşçılarımız evliyaların, bebeklerini helal süt ile emziren anaların, ‘’yetiş de umut ol!’’ diyen babaların duasıyla, şu İslâm âleminin hâlâ tek umudu olan Türk yurdunun özüne dönüşü için gayret ediyoruz.
Gecelerimizin kor ile geçtiğini bilmezler. Türkistan’da milletinin istikbâli çalınmış çocuklar, Suriye’de namusuna geçilmiş bacılar, Filistin’de Aksa’nın o tutsak ama umutlu bakışları, zindanlarda masumların gözyaşları, Kırım, Kerkük, değerlerinden koparılmaya çalışılan Anadolu’muz gözümüzün önüne gelir. Dert edecek bir şey bulamazsak bu sefer kendi aciz ve mahzun hâlimize yanar, kimseler görmeden tüteriz.
Türlü bela ve musibetlerle imtihan edildiğimizde yine bizi vakarlı bir şekilde güldüren, zalimlerin suratımıza arsızca sorduğu ‘’Neyinize güveniyorsunuz? Veyahut ‘’Arkanızda kim var?’’ sorularıdır. Bunlar sanar ki kararlı ve cesur adımların arkasında ya bir ‘’Dayı, Paşa’’ ya da ‘’Şişko bir makamlı, para’’ vardır. Oysa sakinliğimizi ve gücümüzü, âşık olduğumuz hâkikat davasından ve lâyık bir kul olamadığımız Mevla’mızdan alırız.
Yalaka ve dalkavukların sarmaladığı makamlıların alışık olmadığı ‘’Kula minnet eylememe’’ düsturumuza, rızka kefil olanın Allah olduğunu adeta hiçe sayarak ‘’Ekmeksiz kalırsınız.’’ tehdidini savururlar.
Yine bilmezler ki ‘’ İmansız zümreyi yokluk kemirir, Ezelden, ebede her var bizimdir.’’
Batıl ve Hak olan cephelerde farklı farklı anılmamız meşhurdur. Adımızın Alperen konulmasından olsa gerektir bir yanımızda merhameti diğer yanımızda cesareti taşırız. Ehli iman topluluklar ‘’Eren’’ tarafımızı tanırken, Ehli küfür ve küfür yandaşı topluluklar ‘’Alp’’ tarafımızın kaçınılmaz yumruğunu bilir.
Genciyle, yaşlısıyla, çevremiz zahiren ve batınen kuşatılmış hâldeyken uyuyanıyla, uyanığıyla bu aziz milletimizden tek bir dileğimiz var. Bizim bütünüyle kokuşmaya yüz tutmuş bu sisteme sabrettiğimiz kadar bizi anlayış ile karşılamanızı bekliyoruz. Emanet geldik, emaneti aldık, emaneti öyle ya da böyle teslim edip gideceğiz.
Hâlâ ‘’Neyin peşindesiniz?’’ diye sormayın bize… Türk – İslâm âlemini düştüğü bataklıktan kurtarmanın, medeniyetimizin yeniden ihya ve inşaasının, kaybolmaya yüz tutmuş ahlaki değerlerimizin, kültürümüzün, dilimizin dirilişinin peşindeyiz. Bazı hakikatlere ermenin, sevmenin, merhameti idrak etmenin peşindeyiz.
Rahatsızlık verdiysek kusura bakmayın. Mecburuz, memuruz…
Sine-i milletten çıkan bu hareketin yeniden sine-i millette alevlenmesi duasıyla Allah’a emanet olun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.