NEDEN İSTİKRAR
İstikrar" sözcüğü kendi halinde basit bir sözcük gibi görülebilir. Ancak dünyamız için, insanlık için çok önemli bir sözcüktür "istikrar. İstikrar" sözcüğü söylenip geçilecek bir sözcükten öte, üzerinde önemle durulması gereken önemli bir kavramdır. Çağımızda bu sözcüğün anlamını istikrarsızlıklarla karşılaşan milletler ve devletler çok iyi bilirler.
Türkiye'de özellikle orta yaş ve üzerinde olan herkes siyasi istikrarsızlıktan kaynaklı ekonomik krizlerin halkımıza neler yaşattığını hiç unutamazlar. Bir anda işini kaybedenler, şirketleri iflasa sürüklenenler, döviz kurlarının üç kat artması ile borcu üç misli artan esnaf ve dış borcu üç misli artan hazine istikrarsızlığını çok yakından tanımışlardır. İstikrarsızlığın sonucu olarak birçok temel gıda maddesinin yokluğunu, market ve benzin istasyonlarındaki kuyrukları, dış temsilciliklerimizin kiralarının dahi ödenemediği ve üç sente muhtaç bir ülke haline geldiğimiz günleri yaşayan herkes bu ülkede istikrarın ne anlama geldiğini çok iyi bilir.
Kelime anlamı, aynı kararda, biçimde devam etme, kararlılık demektir. Genel ekonomik faaliyetlerde daralma ve aşırı genişleme gibi ciddi bir dalgalanmanın görülmemesi durumunu ifade eden iç ve dış istikrar diye ikiye ayrılabilir.
İç ekonomik istikrardan fiyatların sabit kalması, üretim ve istihdamın düzenli biçimde genişlemesi anlaşılır. Genellikle üretim ve istihdam değişmeleri aynı yönde olur. Üretim genişledikçe istihdam da artar ve işsizlik azalır, fiyatlarda da makul bir artış olur. İç ekonomik istikrarın bozulması, enflasyon ve İşsizlik şeklinde kendini gösterir.
Ekonomik büyüme istihdam ve fiyat düzeyindeki gelişmeler arasındaki dengesizlikler günümüz istikrarsızlıklarının oluşum biçimleridir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde tasarruf yetersizliği bir yandan öz kaynaklarla ekonomik büyüme ve istihdamın artışında negatif bir etken olurken, diğer yandan da büyüme ve istihdamı geliştirmek amacıyla devletin içerisinde bulunduğu iç ve dış borçlanmalar büyük kamu açıklarına neden olmaktadır.
Siyasal istikrar, ekonomik istikrarı sağlayabilmek için gerek şarttır ama yeter şart değildir. Yani siyasal istikrarın varlığı ekonomik istikrarı sağlamak için gerekli olmakla birlikte, tek başına bu amacı sağlamak için yeterli olamaz. Siyasal istikrarın yanında sosyal istikrarın varlığı da şarttır.
Siyasal istikrar deyimini, siyasal iktidarın, toplumdan aldığı yetkiyle, yasal düzenlemeleri yapması, ülke yönetimini istikrarlı bir biçimde yürütmesi ve yaptığı işlerde halkın desteğini alması olarak tanımlarsak yanılmış olmayız. Ekonomik istikrardan kastım ise çok daha objektif ölçülerle tanımlanabilecek bir şeydir. Ekonomik büyümenin potansiyel büyüme dolayında sürdürülmesi, işsizliğin düşürülmesi, enflasyonun, bütçe açığının, cari açığın denetim altında tutulabilmesi gibi konular ekonomik istikrarın varlığını gösterir. Sosyal istikrar, bir toplumun sosyal konularda iktidar ile genel olarak benzer düşünceye ve davranışa sahip olması olarak tanımlanabilir. Yaygınlaşan sokak protestoları, toplumun çeşitli kurumlarından gelen başkaldırılar, sosyal istikrarın zayıfladığının göstergesi olarak kabul edilebilir.
Burada konu ettiğim ekonomik istikrar orta - uzun dönemli istikrardır. Kısa dönemde siyasal istikrarın varlığı, ekonomik istikrarı sağlayabilir. Bunu orta - uzun döneme yaymanın yolu, siyasal ve sosyal istikrarı kullanarak, toplumun ihtiyaç duyduğu yapısal reformları yapmaktan geçiyor.
Bu tanımlar çerçevesinde baktığımız zaman bir ülkede orta – uzun dönemli ekonomik istikrarı sağlayabilmenin yolunun siyasal istikrarın yanı sıra sosyal istikrarı da sağlamaktan geçtiğini söyleyebiliriz.
Acaba siyaset ile ekonomi arasında sosyal istikrarın da varlığı şartıyla oluşan bu doğru yönlü ilişkinin tersi de doğru mudur? Yani ekonomik istikrar sağlanırsa siyasal istikrar da sağlanabilir mi? Yoksa burada da sosyal istikrarın katalizörlüğü gerekli midir? Bu soruya benim yanıtım olumludur. Yani bir ülkede siyasal istikrarın sağlanabilmesi için ekonominin istikrarlı olmasının yanında başka şeyler de gereklidir. Toplumun siyasal ve sosyal konulardaki talepleri, ekonomideki istikrara ek olarak yanıtlaması gereken talepler olabilir. Örneğin bir toplumda adalet sistemi iyi çalışmıyor ve insanlar buna baş kaldırıyorsa o zaman bu olayın çözümü siyasal ve ekonomik istikrarın sağlanmasından öte bir şeydir.
O günleri yaşamamış genç nesillere istikrarın önemini daha iyi anlatmak için bu günlerde ülkemizi de etkileyen çevre ülkelerde yaşanan siyasi istikrarsızlıkların sonucu olarak ortaya çıkmış olan yönetim zafiyetlerinin milletleri ne hale getirdiğinin örneğini vermek lazım. Libya'da, Mısır'da, Suriye'de, Irak'ta halklar ülkelerinde yaşayamaz hale geldi. Birçok ülke vatandaşı iç savaş nedeniyle öldü, sağ kalanlar ülkelerini terk ederek başka ülkelere sığınmacı olarak göç etmek zorunda kaldı. Bu gidişle istikrarsızlıkların meydana getirdiği iç savaşların devam edeceği, halkların ölmeye, ailelerin yok olmaya devam edeceği öngörülmektedir. İstikrarsızlıklardan beslenen gelişmiş ülkeler acı ve hazin durumu seyrederek bu ülkelerin kaynaklarından "nasıl nemalanırız", bu ülkelerdeki istikrarsızlığı "ne kadar uzatırız" hesabı içindeler.
burada, amacımın siyasi bir söylemde bulunmak veya siyasi bir mesaj vermek olmadığının altını çizerek, neden "istikrar" konusunu seçtiğimi anlatayım. Geçen yılın sonlarında ekonomi yorumcularının hepsi, bankalar, uluslararası ekonomi değerlendirme kuruluşları Türkiye'de 2014 yılını ekonomik bakımdan riskli bulmuşlardı. Sebebi olarak da 2014 yılında yapılacak mahalli seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimini göstermişlerdi. Sonuç ortada. Ekonomi normal seyrinde devam etti. Seçimler süresince ve seçimler sonrasında tahmin edilen olumsuz ekonomik değişiklikler olmadı. Hükümet geçmiş yıllarda olduğu gibi seçim ekonomisi uygulamadı. Ülkemiz her iki seçimi de başarı ile gerçekleştirerek 2014 yılını ekonomik olarak riskli gösteren herkesi yanılttı. Suni olarak risk yaratmak isteyenlerin eli boş kaldı.
Türk halkının istikrardan yana olan siyasi tercihinin ve sağduyulu kararlarını saygı ile karşılamak gerekir. Halkın çoğu istikrarsızlığın ne demek olduğunu, ülkenin istikrarsızlığı sürüklenmesi halinde dost gibi görünüp fırsat geldiğinde bataklıklarda bekleyen timsah rolünü alan süper güçlere kolay yem olunacağının farkında. Ülkemizde sığınmacı olarak bulunan Suriye ve Irak halklarının içler acısı durumunu yakinen görüyorlar. İstikrarsızlığın neticesi olarak yaşanmış ve yaşanmakta olan gerçeklerden dersler çıkarıldığını görüyoruz.
ülke yönetimlerine talip olan siyasetçilerimiz halkın istikrara bağlı olarak huzur istediğini, maceralar peşinde olmayacağını anlamalı, eski siyasetçilerin yaptığı temeli ve mesnedi olmayan söylemlerini terk edip, halka gerçekleri ve doğruları halkın gözüne bakarak söyleme yolunu seçmeliler. Halk, her şeyin farkında, sorunları yokmuş gibi göstermeyen, gerçek sorunları tespit edip, sorunların çözümüne temeli olan çözümler üretecek, vizyonu geniş, donanımlı ve aynı zamanda ekibiyle uyumlu çalışacak, kaostan beslenmeyen siyasetçi profili arıyor. Ülke halkını iyi tanıyan, gerçekleri gizlemeyen, "istikrar" sözcüğünü geniş kavramda değerlendirecek, siyasilerin var olması, ülkemizin geleceği ve dünya da gelişmiş ülkeler sıralamasında yer bulması bakımından önemli olduğunu düşünüyorum. 04.11.2015
HÜSEYİN TAKLACI
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.