Yusuf Akoğul

Yusuf Akoğul

Necip Fazıl Kısakürek

Necip Fazıl Kısakürek

Üstad Necip Fazıl Kısakürek maalesef, bilinmesine rağmen İslamcı geçinen camia tarafından şuurlu veya şuursuz meçhul kalmış;  Hakk’ı yazmaya çalışan birisidir. İlahi fermana uyarak İslam’ı yeniden hâkim kılmanın derdinde olan bir fikir ve irfan savaşçısı, bir Alperen’dir… Herkesin rejimden korktuğu yıllarda dik durmasını bilmiş; kalemiyle, konferanslarıyla daima doğruları haykırmaya çalışmış bir yiğittir.

Abdulhakim Arvasi Hazretlerinin (k.s) elinde yoğrulmuş, manevi havasından feyz almış, tasavvuftan nasibli mü’min ve mütedeyyindir.  İtilip kakılan Anadolu’ya; “Başını dik tut!” nidasıyla öncülük yapan, ağır bedeller ödeyeceğini bilmesine rağmen bu bedellerden hasıl olacak ecirden dolayı bir nevi zevk alan fikir işçisidir.

 Haşa Allah’a mekân isnat eden Vehhabiliğe, yeni adıyla Yahudi ve İsrail destekçisi Seleficiliğe (Selefi Salihin’le hiç alakası olmayan), var olduğu günden beri küffarla hiçbir savaşı olmayan, İslam dünyasında sürekli bir çıbanbaşı olan; üç büyük halifeye, müminlerin annesine dil uzatan, günümüzde emperyalistlerle bir olup Irak ve Suriye’de Müslüman kanı döken takkiyeci Şia sapkınlığına; hadis ve sünneti inkâr ederek Allah’ın kitabını resulüne o kitapla ilgili yorum yapma hakkı tanımayan Resulullah’ı (sav) haşa bir postacı gibi gören modernist kafalı ‘’Kuran İslamı’’ diye kendi nefsi düşüncelerini ‘’İslam’’ diyerek bu millet yutturmaya çalışan, İslam düşmanlarına hiçbir şey söylemeyen, ama Müslümanların kafasını karıştıran hoca, öğretmen kılıklılara haddini bildiren bir Ehli Sünnet mücadelecisidir.

Allah ve Resulünün (s.a.v) men ettiği kafatasçı, ruhsuz ve Allahsız Türkçülüğü reddedip Türk’ü İslam’la kazandığı gerçek ruh köküne oturtan,  milliyetçiliği ‘’dışı pırıl pırıl Türk kokan, içi alev alev İslam’la yanan; içi dışına hâkim, dışı içine mahkûm bir anlayış” olarak parıldatan hakiki bir Oğuz çocuğudur.

 Batıyı bütün oluş ve olamayışlarıyla tahlil eden şeriatın mukaddes dış yüz ölçülerine sıkı sıkıya perçinli olarak tasavvufun bütün engin cevherinden pay sahibi olan kendi var oluşunun ve fikrinin meşruiyetini zahiri ve batıni olarak İslam’da arayıp bulan ve bunu bir fikir sistemi o olarak ‘’İdeolocya Örgüsü’’ eserinde İslam’a muhatap bir anlayış, ideal bir devlet nizamı şeklinde tezatsız olarak örgüleştiren, yeni bir tarih muhasebesiyle kafası karman çorman olmuş insanımıza yol gösteren bir fikir mimarıdır.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun ifadesiyle ‘’Onu (üstadı) bir takım taktik siyasi hareketlerinden ötürü, o taraftan bakanlar bu tarafta, bu taraftan bakanlar o tarafta gördüler. O ise topunu ateşlemiş davası uğrunda hedefine yürüyen hiçbir tarafa yamanmayan bir dava adamıydı.”

Vefatının yıldönümünde rahmetle, minnetle anıyorum.   
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR