Ne Zaman Kaybettik?
Değerli okurlar bu hafta sizlerle paylaşmak istediğim husus İslam coğrafyasında yaşayan bizlerin bazı sorumluluklarını artık umursamaz oluşudur.
Bizi biz yapan en yegâne değer eşref-i mahluk oluşumuzdu ancak yaşadığımız çağın bunalımı artık bütün toplumlarda olduğu kadar hatta daha fazla bizlere sirayet etmektedir. Sizlere geçenlerde yaşadığım bir hadiseyi aktarmak istiyorum. Eminim benim yaşadığım hadiseyi birçok duyarlı, vicdan sahibi insanımız yaşamış ve doğru olanı yapmıştır diye umut ediyorum.
Efendim, olay şu şekilde cereyan etti; Akköprü tarafına gitmek üzere Kızılay durağından Batıkent Metrosuna bindim ve bindiğim saatin iş çıkış saati olması hasebiyle bir hayli de kalabalık, ayakta durmak için tutunacak yer bulmak neredeyse imkânsız, kullananlar bilir. Ayrıca herkesin malumu toplu taşıma araçlarında bazı özel koltuklar vardır, (Batıkent Metrosu’nda Beyaz koltuklar ) bu koltukların ya üzerlerinde ya da görünebilir bir yerlerde şu ifade bulunur “Bu koltuklar(genellikle ön koltuklar ) öncelikli olarak yaşlı, hamile ve gazilerin kullanımı için ayrılmıştır”. Pek çok kez gördüğümüz için artık orda yazıyor olsa dahi okumayız. Yani artık kanıksarız ama yine de biliriz ki o koltuklar öncelikli olarak yukarda sıraladığımız kişilere ayrılmıştır. Metronun Sıhhiye durağında durmasıyla birlikte benim de içinde bulunduğum vagona 20-25 yaşlarında herkesin rahatlıkla ayırt edebileceği katlanabilir Beyaz Bastonuyla görme engelli bir kardeşimiz bindi ve ona daha yakın olan vatandaşların yardımıyla kapıya en yakın, tam da kendisi için ayrılmış koltuklatın dibindeki direğe tutundu. Bu koltuklarda ise biri hayli yaşlı diğeri ise orta yaşlarda gayet sağlıklı, hiçbir engeli olmayan iki bayan oturuyor. Ben de dahil olmak üzere pek çok kişi o bayanla göz göze geldiysek dahi bayan istifini bozmaya hiç niyetli değil ne de olsa kendisi oturuyor ya bir hamilenin, bir yaşlının yahut bir engellinin onun dibinde ayakta durmasının hiçbir mahsuru yok. Tam o sırada benden önce davranan bir vatandaş o esnada normal bir koltukta oturan ancak kalabalıktan engelli kardeşimizi görmeyen orta yaşlı bir vatandaştan o kardeşimiz için yer istedi, vicdan kavramını henüz yitirmemiş vatandaş ise bir saniye bile tereddüt etmeden yerini engelli vatandaşa verdi. İlginç olan ise halen beyaz koltukta oturan vicdan kavramından nasibini almamış, ancak Allah tarafından nasip etmesini istediğimiz bayan önünde gerçekleşen olayları sanki film izler edasıyla umarsızca izlemesi. Ardından elinde bulundurduğu o ana kadar okumadığı gazeteyi açıp okumaya başlaması belki de kedisine gelecek tepkileri engellemek için bir savunma mekanizmasıdır.
Bu olayda beni esas üzen ise nüfusuna oranla en çok okur-yazar oranına sahip, sözüm ona aydınların bol olduğu Ankara’da insani bir değerin bu kadar unutulmasıdır.
Uzun süredir takip ettiğim diğer bir husus da yine okumuş, iyi eğitim almış kişilerin kuralları çiğne alışkanlıklarının diğer kişilere göre daha az olmasıdır. Bu da sadece ülkemizde cereyan eden bir hadise değil yurt dışında da gözlemlenip araştırmalara yapılmış bir konudur. Peki, bunca eğitim nereye gidiyor eğer aldığımız eğitim, yazılı olmayan ama o toplumun ahlaki kurallarını çiğnetecekse ve yine yazılı olan hukuksal kuralları da çiğnetecekse neye yaradı.
Ünlü filozof Sokrates’in konuyla ilgili bir sözünü sizlerle paylaşayım: “Kime eğitimli diyeceğim; ben, öncelikle koşullar tarafından yönetilmek yerine onlara egemen olan, her fırsatı yiğitçe karşılayan ve zekice hareket eden, tüm iş ve ilişkilerinde onurlu olan, huysuz kişilere ve olumsuzluklara iyi yaklaşan, ayrıca zevklerini kontrol altında tutan ve talihsizliklere boyun eğmeyen, başarıyla şımarmayan insanlara eğitimli derim” gördüğümüz üzere eğitim insanoğlu üzerinde böyle etkileri olmayacaksa ne işe yaradı.
Değerli okurlar duyarsız olmayın, bizi bu hale getirecek bütün değerleri geride bırakın, hayatınızı yaşarken etrafınızda olup bitenlere kulak verin, bir gün siz de ayını duruma düşebilirsiniz de demek istemiyorum hiçbir zaman bir engeliniz olmayabilir, gayet sağlıklı yaşayıp ölebilirsiniz lakin arkanızdan anılacağınız ise dünyada bıraktığınız izler olacak. Onun için soruyorum biz insanlığımızı ne zaman kaybettik?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.