Mazlum Coğrafyalar
Bir medeniyet kurmak, dünya üzerinde kendine özgü bir kültür oluşturmak her millete nasip olmuş bir şey değildir. Dünya üzerinde Fransız İhtilali ile beraber hâkim olan ulus-devlet olgusu ve 1. Cihan Harbi’yle beraber dünya düzeninin bu minvalde kurulması aynı medeniyetin paydaşı olan birçok milleti de birbirinden kopardı. Bunun en bariz örneği bizim tarihimizdir. Osmanlı bir dünya devleti olarak egemenliğinde ortak duygu, ortak tarih, ortak kültür bilincinde kavmi olarak birçok ırkı barındırsa da bunlar tek bir milleti temsil ediyordu. Bugün devlet olarak Osmanlı’nın yıkılması bu milli bilincin ve medeniyet tasavvurunun da yıkılması anlamına gelmiyor ve gelmemeli de… İşte bunun için de Osmanlı’nın devamından ibaret olan Türkiye’nin de gönül sınırları, resmi devlet sınırlarımızın çok daha üstündedir. Hülasa olarak bizim derdimizi sadece Türkiye ihtiva etmez. Bizim derdimiz Türk-İslam kültür ve medeniyetinin yaşandığı ve yahut zorla yaşatılmadığı her yerdir.
Batı, bazı yarı aydın tiplerin gıpta ile baktığı o teknik gelişmeyi kaydettikten sonra bütün iştahıyla dünyayı sömürmeye soyunmuştur. Bunun önündeki yegâne engel olan Osmanlı’nın parçalanması ve parçalandığı her yerde kurulan devletçiklerle sömürgelerin daha kolay yönetilebilmesi yönünde ki iştah Batı’yı Birinci Cihan Harbi’ne sürükledi. Bugün bunun Anadolu kıtası haricinde tamamen gerçekleştiğini söylememiz gerekmektedir. Bu itibarla da Batı’nın sömürgeleştirdiği yerlerin birçoğunun Türk ve İslam coğrafyaları olduğunu da unutmamalıyız. İşte Batı’nın müstemlekeleştirdiği bu coğrafyaların tamamında ecdadımızın izleri bizi o topraklara bağlamaktadır. Bugün tüm mazlumluğu ve mahzunluğuyla gözlerini Anadolu’ya çevirmiş olan, umutlarını hala bu topraklarda gören tüm kardeşlerimize karşı sorumluluğumuz devam etmektedir.
Hz. Ali (k.v.) bir sözünde buyurmaktadır ki; “Bir zulme engel olamıyorsanız, onu her yerde duyurunuz.”. Bu çağrının kat ve kat üstünde olan mesuliyetimizi bir nebze olsun giderebilmek adına sizlerle yeni bir yazı dizisi paylaşmak niyetindeyim. En azından mazlum coğrafyalarda zalimin zulmü altında ezilen tüm kardeşlerimizin seslerine ses olabilmek onlara yapılan zulmü başta kendimiz olmak üzere herkese hatırlatabilmek adına böyle bir yazı dizisinin oldukça faydalı olacağı kanaatindeyim.
Doğu Türkistan’dan, Yemen’e; Tanrı Dağlarından, Tuna Boylarına, Adriyatik’ten, Çin Seddine kadar gönlümüzün içine sığdırdığımız bir coğrafyanın haykırışlarını duymak ve duyurmak mecburiyetini İnşaallah önümüzde ki haftadan itibaren paylaşmaya başlayacağız.
Baki selam ve muhabbetlerimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.