Mânâsına Erenler
Bir milletin varlığını teşkil eden en mühim unsurlardan birisi dildir. Tarihte birçok Türk devleti (misalen Karahanlı devleti gibi) milli benliklerini korumak adına kendi dillerini kullanmıştır.
Karamanoğlu Mehmet Bey 13 Mayıs 1277’de “Bugünden sonra divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.’’ diyerek bir ferman ile Türk dilini resmi dil kabul etmiştir. Günümüzde bizler de 13 Mayısı, Türk Dil Bayramı olarak kutlamaktayız.
Malum olduğu üzere Türk-İslam medeniyetinin neşv ü nema bulduğu coğrafya Uluğ Türkistandır. Çin Seddinden Hazar’a kadar bu coğrafyanın piri ise Hoca Ahmed Yesevi Hazretleri…
Peygamber Efendimizin(sav) İslamiyet’i tebliğ etmesiyle birlikte Türkler fert fert Müslüman olmaya başlamışlardı. Ama asıl olarak 751 yılında meydana gelen Talas Savaşı ile İslamiyet’i tanıdıklarını söyleriz. Bu savaş, Araplar ile Çinliler arasındaydı fakat Arapların Çinlileri yenme imkanı yoktu. Türkler tarihi bir tercih yaparak bu savaşa dahil oldular ve Arapların yenmesine vesile olarak İslamiyet’i tanıdılar.
Karluk Türkleri, İslamiyet dinini kabul etmişti lakin İslamiyet dininin, Peygamberimizin hadislerinin dili olan Arapça, Türkler arasında çok fazla bilinmiyordu. Yine İslamiyet’in sonraki yıllarda tebliğ dili Farsça idi.
Hoca Ahmed Yesevi Hazretleri geldiği dönemde Arapça ve Farsça’yı değil Asya’nın bozkırlarında yaşayan ecdadımızın ana dilini tercih ederek insanlara Türkçe hikmetler söylemiş, bilgilerin en iyisiyle Yüce Allah’ı anlatmış ve İslamiyet’i tebliğ etmiştir. İnsanlara Türkçe hitap ettiği için Hoca Ahmed Yesevi döneminde eleştirilmişti ve kendisini eleştirenlere mukabil bir hikmetle cevap vererek şöyle demişti:
'Sevmiyor bilginler sizin Türkçe dilini
Bilgelerden işitsen açar gönül ilini
Ayet, hadis anlamı Türkçe olsa duyarlar
Anlamına erenler başı eğip uyarlar
Miskin kul Hoca Ahmed, yedi atana rahmet
Fars dilini bilir de sevip söyler Türkçe’yi!''
Hoca, talebesinin ruhundaki kaynamaya ocaklık edendir. Hoca Ahmed Yesevi Hazretleri de yaşadığı dönemde talebeler, alperenler yetiştirerek dünyanın dört bir yanına göndermiş, insanlara güzel ahlakı öğütlemiş, insanların gönlünü celp etmiştir ve İslamiyet’in dalga dalga yayılmasına vesile olmuştur. Talebelerine ve insanlara büyük bir misyon, ülkü aşılamıştır.
İsmi gönüllere nakşetmiş, yüzyıllardır olduğu gibi günümüzde de Türk-İslam davasının öncü hocası, fikir ve ideal öncüsü olarak yad edilmektedir.
“Hoca Ahmet Yesevi sadece düşünceleriyle ve sözleriyle, hareketleriyle ve tertemiz ömrüyle adını sonsuza emanet eden ölümsüzlerden değildir; özünü İslam'ın nurundan alan bir ruhu ham toprakların vatanlaşmasında maya olarak kullanabilmenin yolunu göstermiştir. Gösterdiği yolda yetiştirdiği müridleri, halifeleri, dervişleri hocalarından aldıklarını geliştirerek pekiştirmişler, bin yıllık bir yurdu adım adım, tıpkı dikenlerden ve ayrık otlarından temizlenen bir toprak gibi bu güne hazırlamışlardır.”
Gerek medeniyet ve kültürümüzün oluşmasında gerek dinimizin yayılmasında ve anlaşılmasında ve daha birçok hususta bize değer katan dilimize bizler de değer verelim.