LGBT SAPIKLIĞININ PERDE ARKASI
Son yıllarda göğsünü açıp protesto eylemleri yapan FEMEN hareketinden günbegün saldırgan bir dil kullanmaya başlayan ateist akımlara değin geniş bir yelpazede ahlak, iffet, namus, şeref, haysiyet kavramlarına operasyon çekiliyor. Hepsinin ortak dili sözüm ona çağdaşlık, uygarlık, modernite, bağnazlıkla mücadele… Bu tür din karşıtı eylem ve projelere öteden beri alışkınız ama özellikle LGBT sapıklığının perde arkasını yazmadan geçmek olmaz.
LGBT’nin birçok kirli amacı var. Bunlardan en kirlisi ve en şerlisi, insan nüfusunu kontrol altına almaktır. Bu tespiti aslında birçok LGBT sapkını sosyal medyada ağzından kaçırdığı için yeni bir paylaşımmış gibi sunmak istemem. Lâkin konu gerçekten önemli. İki erkek, iki kadın bir arada evliymiş gibi yaşayıp giderse elbette çocuktan eser olmaz. Zaten ‘çocuk’ modern dünyada baş belası gibi algılanmaktadır. Çocuk olmayan “uygar birliktelikler” (!) ile toplumun nüfusu bir süre sonra azalmaya, nesiller kesilmeye başlar.
Başlayan tek şey nüfus olmaz tabii… Ahlak, iffet, namus, aile gibi kavramların erozyonu da başlar. Erozyonla mücadelede başarısız olan ülkemizin bu tehlikeli gidişe dur demesi gerekir.
LGBT sapıklığı, orta ve uzun vadede nüfusu azaltacağı için siyonist mahfillerce ateşli şekilde desteklenmektedir. Daha doğru bir deyişle LGBT klasik bir Siyonist şeytanlığıdır. İnsan nesline düşman İblis, önünde secde etmek zorunda bırakıldığı insanoğlundan intikam almak için her yolu denemektedir.
LGBT gibi insan neslini kurutma fonksiyonu gören bir diğer güncel siyonist şeytanlık ise COVID-19 meselesidir. Son araştırmalar COVID-19’un kısırlığa neden olduğu, COVID-19 için geliştirildiği iddia edilen ilaç ve aşıların dâhi kısırlık yaptığı ispatlandı.
Bu arada Mart ayındaki yazımdan beri COVID-19’un bir laboratuvar projesi olduğunu söylüyorum ve her geçen gün ne kadar haklı olduğumu gördükçe kahroluyorum. İnsanlık bu kadar şeytanlaşmış olmaz, siyonistler şeytani planlarında bu denli başarılı olamaz… Olmamalıdır!
Son olarak COVID-19’un AIDS, SARS, ZATÜRREE karışımı bir yapay virüs olduğu kesinleşmek üzere ve artık sperm hücrelerinde de COVID-19 olduğu, virüsün cinsel ilişkiyle bulaştığı biliniyor.
Bu şeytani tezgâhların sebebi nedir? İnsanları bir şeylere zorlamak!
Nedir onlar, sayalım:
İnsanları birbirlerinden uzaklaşmaya zorlamak.
İnsanları eve hapsolmaya zorlamak.
İnsanları ticaret yapmamaya zorlamak.
İnsanları bilişim sistemlerini kullanmaya zorlamak.
İnsanları hükûmetlerin otoritesini sorgulamaya zorlamak.
Ve tabii ki:
İnsanları çocuk yapmamaya zorlamak!
COVID-19 ile LGBT sapıklığının aynı noktada buluşuyor olması ne kadar ilginç değil mi?
Olaya bir de şu yönden bakınız:
LGBT gibi sapıklıkların, kadınlara şiddet edebiyatının, erkeklerin hepsi potansiyel sapıktır yaklaşımının, İslam öcüdür propagandasının altında hep aynı siyasi parti var. PKK’nın uzantısı olan bu partinin siyonist planları aşk-u şevkle savunmasına şaşırmıyoruz elbette. Bizi asıl şaşırtan malûm baro yönetimlerinin LGBT sapkınlığını neden bu kadar sahiplendiğidir…
Neyse ki aldığım son duyumlara göre Müslüman avukatları din düşmanı baro yönetimlerinin tahakkümünden kurtaracak adımlar atılmaya başlanmış. Hep kötü şeyler başlayacak değil ya!
Annelere babalara gerçekten çok büyük görev düşüyor.
Lütfen öncelikle çoluğunuza çocuğunuza mukayyet olunuz. Eskilerin dokuz on çocuğu vardı, mecburiyetten saldım çayıra Mevlâm kayıra diyorlardı. Şimdikiler ise zorla bir, bilemedin iki çocuk yapıyor, ona rağmen çocuklarına bakamayıp saldım çayıra Mevlâm kayıra diyorlar. Sonra da uyuşturucu müptelası, alkolik, keş, sorunlu nesillerle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Aile kurumunun yok edilmesini kafasına koyanlara karşı mücadele etmelisiniz. Acilen şuurlanmalısınız. Yarın bir gün el bebek gül bebek büyüttüğünüz o biricik çocuklarınız LGBT bayrağı sallayıp kucağınıza hayırlı bir torun veremediği zaman işin ciddiyetini anlayacaksınız ama iş işten geçmiş olacak.
Ol veçhile çocuklarınızın ne okuduğuna, ne seyrettiğine, sosyal medyayı nasıl kullandığına, kimle arkadaşlık ettiğine azamî derecede özen ve ihtimam göstermek zorundasınız. Unutmayın ki sizin başıboş bıraktığınız çocuklarınıza kancayı atmak için pusuda bekleyen envai çeşitte şeytan var.
Acaba diyorum, LGBT mihraklarını fonlayan kimler? Bunu hiç araştırdınız mı? Ben araştırdım, sizler için birkaç tanesini sayayım:
ABD Büyükelçiliği, Almanya Büyükelçiliği, İngiltere Büyükelçiliği, Hollanda Büyükelçiliği, Kanada Büyükelçiliği, Norveç Büyükelçiliği, İsveç İstanbul Başkonsolosluğu, İsveç Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (SIDA), Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonu, Avrupa Kültür Vakfı (ECF), ILGA-Europe, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Af Örgütü, Rockefeller Philanthropy Advisors (RPA), Transgender Europe, Tie Netherlands, The Rita Fund, Tides Foundation, Tiet Foundation, King Baudouin Foundation, Lifeline, MADRE, Mama Cash, Hivos, Planet Romeo Foundation, Pride Sports, RFSL, Federation of Dutch Associations for the Integration of Homosexuality (COC), Christensen Vakfı, Chrest Vakfı, Anna Lindh Vakfı, Arcus Vakfı, Oak Vakfı, Association Progressive Communications (APC), Arcus Vakfı, Astraea Lesbian Foundation for Justice, Alert Funf for Youth, Civicus World Alliance for Citizen Participation, Sigrid Rausing Trust, Unatarian Universalist Service Committee, XminusY, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlama Vakfı, Sivil Düşün AB Programı, Sivil Toplum İçin Destek Vakfı, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Sivil Büyü Platformu, Acil Eylem Fonu, Açık Toplum Vakfı, KAOS GL, Kırmızı Şemsiye Fonu, Beşiktaş Belediyesi, Kadıköy Belediyesi…
Listeyi ferasetli gözlerle şöyle bir inceleyip basiretle düşünecek olursanız LGBT sapıklığının hiç de öyle masum bir cüret olmadığını göreceksiniz.
Daha ilginç bir tespiti paylaşmak isterim. Neden İstanbul (!) Sözleşmesi? Cinsi sapıkların anayasası niteliğindeki İstanbul Sözleşmesinin akdolunması için özellikle İstanbul’un seçilmesinin nedeni nedir?
Cevap gayet basit:
1453’den beri İslam’ın simgesi, sembolü, gözbebeği olan İstanbul’u dinsizliğin, sapıklığın, şeytanlığın merkezi yaparak hem Müslümanlara gol atmak istiyorlar hem de Türkiye Cumhuriyetini, kendi topraklarında akdolunmuş sapıklığın doğal parçası olmaya zorluyorlar.
Bittabi ki bu siyonist planı âkim bırakmak için ilk yapılması gereken İstanbul Sözleşmesini buruşturup çöpe fırlatmaktır.
Tüm yetkilileri, ilgilileri göreve çağırıyorum, Ramazan bitmeden bu İstanbul Sözleşmesi lekesini üzerimizden söküp atalım, şeytana tapanların hevesini kursağında bırakalım.
Muhammed Gömük
Tay-Der Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.