Kısasta Hayat Vardır
Değerli okuyucular, ülke gündemimiz sizlerin de tanıklık ettiği üzere çok çabuk değişmekte ve her gün yeni bir haberle, olayla, durumla karşılaşmaktayız.
Geçtiğimiz hafta yüreğimize kor gibi düşen şehit haberiyle sarsıldık.
Korkusuzca cephelerde mücadele edenler, bu vatanı koruyanlar; kahpe teröristler tarafından hiç beklenmedik anlarda şehit olmakta, acıları yüreğimizi sızlatmakta, arşı titretmektedir. Onlar ki; vatanı için bin canı olsa verecek, değerleri için kendinden değer katacak yiğitlerdir. Vatan uğruna ölmek; onların gözünde cesaretin, inancın, asaletin remzidir.
Allah, onlara rahmeti ile muamele etsin, cennetinde yer ayırsın inşallah.
Ankara’nın Çubuk ilçesinde şehidimizi ebediyete uğurlarken bir haftadır gündemde de olan malum olay yaşandı. Ana muhalefet lideri yumruklu saldırıya maruz kaldı. Bu saldırıda neyin amaçlandığını sorguladığımızda herhalde ‘Türkiye’nin iyiliğini, milletin birliğini hedeflemediği’ sonucuna kolayca varırız.
Şiddetin hiçbir şekilde kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Ülkemizin birliğe ihtiyaç duyduğu bu günlerde meydana gelen bu olay demokrasimize, birliğimize ve en önemlisi Türk kültürüne yapılmış bir saldırıdır. Müslüman Türk’ün inancında bunun yeri yoktur.
Başka bir taraftan doğrudan vatanseverlik duyguları kullanılarak kışkırtılan insanlar arasından; ana muhalefet liderine saldırmayı milli bir eylem, vatani bir görev sayacak kadar akledemeyenlerin, yaptığının şehidimize saygısızlık olduğunu düşünemeyenlerin çıkması ise içinde bulunduğumuz kutuplaşma ortamının doğal sonucudur.
Bu vahim olay, ‘siyasi kutuplaşma ve gerilimin’ bir an önce geride bırakılması gerektiğini çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Milletimiz daha itidalli, birlik ve beraberlik içerisinde olmalıdır. Tüm siyasiler kin ve nefret söylemlerini bir kenara koyarak kutuplaştırıcı zihniyetten vazgeçmeli; sorumluluk mevkiinde olanlar söylemlerini ehlileştirmeli, şiddet ve tahrik dilini terk etmeli, üsluplarına ayar vermeli, sağduyu ve ciddiyeti benimsemelidir. Kısacası artık normal hal almak gerekmektedir.
Değerli okuyucular, ilk başta ülkemiz gündeminin sürekli değiştiğini belirtmiştik.
Değinme gereği duyduğum, derin bir teessür hissettiğim, acı duyduğum, artık bizlerin sabrını son raddeye taşıyan taciz ve tecavüz olaylarının maalesef halen yenilerini duymaktayız.
Küçücük yaşlardaki kızlarımız, bacılarımız başına gelebilecek en acı durumlarla karşılaşıyor; cinsel istismara, tacize maruz kalıyor. Bu duruma sebebiyet veren sübyancı şerefsizler ise gereken cezayı çekmiyor.
Bu zeliller en ağır ceza olan müebbet hapisle yargılansa dahi bu durum hangi ana-babanın yüreğine su serpebilir, toplumun vicdanını nasıl rahatlatabilir?
Kendimizi bu acıyı yaşayan ailelerin yerine koyduğumuzda buna hangi yürek dayanabilir?
Yaşanılan bu acıları düşünerek yetkililere sesleniyoruz;
Artık bu şerefsizlerin boğazlarına urgan dolamanın vakti gelmiştir!
Artık sabilere tecavüz edenlere, askerimize kurşun sıkanlara, vatana ihanet edenlere karşı ‘idam’ cezası gelsin!
Artık yeni bir şehit haberi almayalım, küçük çocukların acısını duymayalım.
‘Kısasta hayat vardır.’
Adalet yerini bulmalı ve vicdanlar rahatlamalıdır. Bu devlet yöneticilerinin boynuna borçtur.