Keenlemyekün
Atamız Fatih Sultan Mehmed Han tarafından, İstanbul’un kafirlerin elinden alınmasının sembolü olarak camiiye çevrilen Ayasofya hâlen camiidir.
Hiçbir zaman resmi olarak müzeye çevrilememiştir.
Bunu, Ayasofya’nın dört tarafında dört minare var, minaresi olan yapıya camii denir yaklaşımıyla dile getirmiyoruz.
Ya da Ayasofya Camii’nin içindeki heybetli Allah ve Muhammed levhalarına bakarak demiyoruz. Elimizde gerçekten çok sağlam doneler var.
Şöyle ki Ayasofya Camii’nin sözde 24/11/1934 tarihli ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile müze olarak kullanımının önünün açıldığı ileri sürülmektedir.
Oysa ki bahsi geçen Bakanlar Kurulu Kararı hukuken yok (keenlemyekün) hükmündedir.
Mezkur Bakanlar Kurulu Kararını hukuken hükümsüz hâle getiren sebepler şunlardır:
Bir: Gazi Mustafa Kemal resmen Atatürk soyadını almadan ve herkesçe malum orijinal imzasını tespit ve tayin etmeden ÖNCE söz konusu Karar'da Gazi'nin “K. Atatürk” ibareli malum orijinal imzası kullanılmıştır. O tarihte henüz mevcut olmayan imza hukuken hükümsüz olduğuna göre Karar da hükümsüzdür, icra kuvveti yoktur.
İki: Gazi'nin imzasını taklit edenler yanlış taklit etmiştir. Gazi'nin herkesçe malum orijinal imzasında Atatürk ibaresi küçük a ile başlarken taklitçiler BÜYÜK A harfi ile imzaya başlamışlardır. Bir başka deyişle Allah, zamanı gelince kullarım yapılan sahtekârlığı kolayca anlasınlar da gerekli reaksiyonu göstersinler, gerekli girişimlerde bulunsunlar diye sahtekârları şaşırtmış, yaptıkları hileyi ayaklarına dolamıştır.
Üç: İki sayfa olan kararda sayfaların antetleri, şekilleri, şablonları birbirinden farklıdır. Birinin diğerine sonradan eklendiği gayet sarihtir.
Dört: Karar'ın ilk sayfasında T.C. Başvekalet KARARLAR Müdürlüğü yazarken ikinci sayfadaki aynı yerde T.C. Başvekalet MUAMELAT Müdürlüğü yazmaktadır. Hiçbir resmi evrakın sayfaları arasında böylesine yaman bir tutarsızlık göremezsiniz. Yüce Allah şaşırttıkça şaşırtmış…
Beş: Kararın ilk sayfasına elle 2/1589 sayı numarası karalanmış ancak Karar'ın sayı numarasının yazılması gereken esas kısma elle ya da daktilo ile hiçbir sayı numarası yazılmamış, boş bırakılmıştır. Bu da yine bürokratik ciddiyete aykırıdır. İşin aslı araştırıldığında 2/1589 sayı numarasının da uydurma olduğu anlaşılmaktadır.
Altı: Söz konusu Bakanlar Kurulu Kararı hiçbir yerde, özellikle de hukuken yayımlanması zorunlu ya da gerekli olan Resmi Gazete, Türk hukuk külliyatı niteliğindeki Sicilli Kavânin, Düstur ve Kanunlarımız gibi ceridelerde yayımlanmamıştır! Böyle yapılmasının bir diğer nedeni de Karar’ın Atatürk’ten gizlenmeye çalışılmasıdır. Atatürk’ün imzasını taklit ederek Karar uyduranlar hiç şüphesiz bu Karar’ın milletin diline dolanmasına ve foyalarının ortaya çıkmasını da istemezlerdi. Vakta ki konuya temas eden tüm hatırat yazınında aktarıldığına göre Gazi Mustafa Kemal daha önce Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi teklifiyle kendisine müracaat edenleri fena paralamıştı.
Yedi: Konuya ilişkin araştırmaları olan ya da girişimde bulunan tüm uzmanlar da bizimle aynı görüşü ve tespitleri paylaşmaktadırlar.
Demem o ki Ayasofya Camii gerçekten oldubittiye getirilerek ve Atatürk’ten özenle gizlenerek fiilen (de facto) müze yapılmıştır. İlk başlarda restorasyon bahanesi uydurulsa da o restorasyon hikayesi hâlen devam etmektedir. Hiç şüphem yok ki suç duyurumuzdan beklediğimiz sonucu alamazsak Ayasofya’nın restorasyon martavalını bu gidişle daha yüzlerce yıl dinleyeceğiz.
Ayasofya’yı sözde müze yapan Bakanlar Kurulu Kararı’nın sahteliğinin adli makamlarda sübut etmesinin hukuki sonuçları ne olacaktır?
Bir: Bakanlar Kurulu Kararı’nın resmi evrakta fikri sahtekârlık ürünü olduğu kesinleşecektir. Bu itibarla Karar, hukuken yok (keenlemyekün) sayılacaktır; icra kuvveti olmayacak, hüküm ve sonuç doğurmayacaktır.
İki: Karar, hukuken yok hükmünde olduğu için Ayasofya'nın fiili (de facto) müze olarak faaliyet göstermesi de hukuksuzdur. Ayasofya hâlen ve hukuken (de jure) camiidir!
Üç: Ayasofya Camii’ndeki camii bütünlüğünü bozan tüm materyaller Camii’nin dışına tahliye ve depo edilmeli; Camii’nin sözde Müze yönetimi lağvedilmeli, Camii’ye imam, müezzin gibi din görevlileri resmen atanmalıdır.
Bir de sosyal sonucunu zikredelim: Hukuken ortada Müslümanların ibadet özgürlüğüne ve kutsallarına saldırı mahiyetinde fahiş bir haksızlık döndüğü için hakperestliğin timsali olan Toplumsal Adalet ve Yardımlaşma Derneği olarak bu işin peşini asla bırakmayacağız.
Tüm Müslümanları bu İslam davasına sahip çıkmaya davet ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.