Salih Cenap Baydar

Salih Cenap Baydar

Kedicikler Kültü - 1

Kedicikler Kültü - 1

Son birkaç yıldır, özellikle televizyon/internet yayınlarındaki garip, sıra dışı, hatta provokatif söylem ve eylemleriyle sürekli gündemde kalan Adnan Oktar grubunun lideri ve mensupları 2018 Temmuz’unda geniş bir operasyonla gözaltına alındı. Mütevazı sayıları ile orantısız seviyede bir etkinlik gösteren, hayli cüretkâr sayılabilecek bu örgüte karşı senelerdir ancak homurdanma seviyesinde verilen tepkiler bir anda yükseldi. Daha önce televizyonda pervasızca sergilenen fanteziye biraz imrenerek, biraz kıskanarak, dudakların kenarında alaycı bir tebessümle bakanlar bile bir anda bu “toplumu yozlaştıran”, “dış güçlere taşeronluk, hatta casusluk yapan”, “genç kız ve erkekleri istismar eden” “son derece tehlikeli” örgüte yapılan baskını avuçlarını patlatırcasına alkışlamaya başladılar.
Ülkemizde bırakın entelijansiyamızı, akademimiz bile meseleleri duygusallığı asgari seviyeye çekerek tarafsız ve bilimsel bir soğukkanlılıkla ele alma noktasında başarılı sayılmaz. Ya kayıtsız bir sessizliğe gömülen ya da harcıalem sloganlar atarak şevkle linçe katılan “ünlü düşünürlerimizden” bu sosyolojik, psikolojik ve teolojik yönleri olan meseleyle ilgili derde deva sadra şifa yorumlar, açıklamalar işitemiyoruz.
Zaten açıklanacak ne var ki? Açıklama basit: Genç kız ve erkekleri kandırıp, bir takım çarpık dini telkinlerle onların beyinlerini yıkayan karizmatik bir şizofrenin kurduğu örgütün karşısına çıkan büyük devletimiz, bu büyük ahlaksızlığa dur dedi! Mesel bundan ibarettir!..
Fakat bu açıklama olan bitenin mahiyetini gerçekten kavramak isteyen mütecessis zihinleri tatmin etmiyor ne yazık ki… Sorular havada asılı duruyor: Mesele gerçekten bu kadar basit midir? Çoğu yüksek tahsilli, iyi eğitim almış, dil bilen, dünyayı tanıyan genç insanların beynini yıkamak kolay mıdır? Bu insanlar cemaate nasıl katılmakta, neden ayrılmamaktadırlar? Onlara maddi yahut manevi olarak vaat edilen nedir? Bu insanlar ne karşılığı mallarını mülklerini feda etmektedir? Tahsilli insanların, kendileri yanında cahil sayılabilecek, lisan bilmeyen, zikzaklar yapan, tutarsız bir lidere sorgulamadan tabi olmalarını sağlayan psiko-sosyal mekanizmalar nasıl kurulur? Cemaat içindeki sosyal dinamikler nelerdir? Dostluk, düşmanlık, sadakat, ihanet, suiistimal, istismar, sevgi, dayanışma gibi sosyal ilişkiler “dış dünyadan” farklı mı yaşanmaktadır? 
Adnan Oktar cemaati birçok açıdan tipik bir “kült”.
Batıda bazı sosyologlar menfi çağrışımlarından dolayı “kült” kelimesini kullanmayı reddediyorlar. Bunun yerine “yeni dini hareketler”, “yeni dindarlıklar" ya da "dini duyguların yeni ifade biçimleri" gibi kavramları ikame ediyorlar. Batıda “kült” ifadesini seven ve yaygın kullanıma sokan çevreler özellikle dindar Hıristiyan çevreler. Çünkü ana yoldan ayrılma, sapkınlık gibi anlamlar taşıyor bu kelime.
Bizde “kült” kavramının böyle bir tarihi/etimolojik bagajı yok. Hatta dilimizde yaygın olarak kullanıldığı alan sinema (kült filmler) olduğu için müspet çağrışımları bile olabilir. Kült film Vikipedi’de sadık, tutkulu ama görece az sayıda bir hayran kitlesine sahip filmler için kullanılan bir terim olarak tanımlanıyor. Kült kelimesi batı dillerine tapınma anlamındaki Latince “cultus” kelimesinden girmiş ve tutku, ilahlaştırma derecesinde aşırı saygı anlamlarını taşıyormuş. 
Max Weber, Schiller’den ödünç aldığı “dünyanın büyü bozumu” (disenchantment of the world) kavramını kullanırken batı tipi modernliğin insanları tek, değiştirilmez ve geri dönülemez bir yola mahkûm ettiğini ve bu yolun da insanları eninde sonunda büyü gibi, batıl inançlar gibi, din gibi “irrasyonel” (akıl dışı) ne varsa soyutlandıkları rasyonel bir dünyaya eriştireceğini ileri sürüyordu. Gel gör ki işler Weber’in düşündüğü gibi gitmedi. Modernite özellikle yetmişli yılların başından itibaren sıkı şekilde sorgulanmaya başladı. Vaat edilen gerçekleşmemiş, inanılmaz bilimsel ve teknolojik ilerlemelere rağmen, “rasyonel” olan “irrasyonel” olanın yerini dolduramamıştı (Jenkins, 2000). Dünyanın her tarafında, çeşitli şekillerde tezahür eden bir “ruhani uyanış” görülüyordu. Semavi dinler yeniden ilgi görürken bir sürü de yeni din türüyordu. Uzak doğu dinlerinden mülhem “new age” inançların müntesipleri, meditasyon grupları, semavi dinlerin heteredoksileri, bilim kurgu dinleri, serbest cinsellik ve uyuşturucu kullanımı üzerine kurulu komünler, uzaylılara iman eden cemaatler, kıyametin kopmak üzere olduğuna inanan apokaliptik örgütler gibi sayısız akım ortaya çıktı. Tabiatıyla bu akımlarla ilgili ilk tepki semavi dinlerin temsilcilerinden geldi. Zaten modern öncesi dönemde de bu tür “heretik” inançlarla mücadele eden, bu konuda tecrübesi bulunan teologlar hızla yeni bir literatür oluşturdular. apologeticssearch.com gibi, cultwatch.com web siteleri kurdular.
Ortaya yeni çıkan cemaatlerden bir kısmı aşırı güçlenip müntesiplerine ve çevrelerine zarar verecek adımlar atmaya başlayınca adalet mekanizmalarının da ilgi sahasına girdiler. Örneğin Amerikan Federal Araştırma Bürosu (FBI), 20 Ekim 1999’da, milenyumun sonunda dünyanın sonunun geleceğine inanan grupların işlemesi muhtemel suçlara, intihar ve terör eylemlerine karşı hazırlıklı olma adına Project Megiddo isimli bir araştırma raporu yayımladı (Wikipedia, 2018). 
Bu konuda yazmayı inşallah sürdüreceğiz.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR