Karantina Temrinleri
Uzlet, tecrit, soyutlama, yalıtım, itikâf, çilehane günleri, tasavvufi literatürde sözü edilen erbain çıkarma ya da adına her ne denir ise densin yeni bir kendi ile baş başa kalma, modern yalnızlık kavramı ile iç içeyiz. Karmaşık olmaktan öte bütünleşik ve girift bir durum bu.
Kâinat kitabında ibret yüklü bir kıssadan söz eder Yaratıcı. Kıssanın kahramanları; Ashab-ı Kehf yani ‘Mağara Arkadaşları’ dır. Teması ise yeniden dirilişi somutlaştırmak, inanç pekiştirmesi yapmak ve buna ilişkin kanıtları ortaya koymaktır.
“… o hâlde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve içinde bulunduğunuz durumda yararlanacağınız şeyler hazırlasın." (18/16) uyarısı, söz konusu “arkadaşlar” için olmaktan öte evrensel bir amaç taşımaya matuftur.
Merhum M. Ragıp Karcı’ nın dillendirdiği “ıstırabı ıskalamak” diye bir psikolojik durumdan söz etmek mümkündür. Zihin çeperini çatlatan; eksiksiz, kusursuz bir anlatı biçimdir bu. Cennet ile cinnet, sadece sözlükte değil gerçekte de ne kadar yakın birbirine.
“Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, "Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır" demişlerdi.” (18/10)
Iskalanan fırsatlar karşında yeni bir imkân sunuluyor insanoğluna altın tepside. Bu yeni duruma mukavemete ilişkin bir SWOT analizine ihtiyaç var. Fırsatları ve tehditleri doğru okuyanlar, güçlü ve zayıf yanları isabetli tespit edenler bu sınavı kazanacak gibi görünüyor.
Bizim de “kehf” imiz artık evimiz. Kehf’imizin keyfini çıkarma vakti şimdi. Dış etkenlerden korunmuş, olumsuz rüzgârlardan mahfuz, kalbe hücum eden amansız virüslerden izole yeni bir soluklanma ve yaşama biçimi. “Sur” a kadar sürmeyecek olması en büyük şükür sebebi.
“Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını (dış dünyaya) kapattık (Onları uyuttuk).” (18/11)
Arınmanın güncellenmiş yolu; iç dünyasına kapanmak, kalbinin mağarasına sığınmak, gönlünün evinde kalmak, ruhunun uzletinde mukim olmaktır. Evinde ikamet, yolunda istikametten kıymetlidir bugün. Efsane efsunu, masal timsali, destan mestanı peşinde olmaktan öte bir durum bu.
Mahrum olmak, mağdur olmaktan; mahkûm olmak, mahcup olmaktan; masum olmak mağlup olmaktan yeğdir bugün. Karanlıkta değil gölgede kalmak, çukurda değil siperde olmak makbul şimdi. Gemide olmak, en mahir yüzme sanatından daha kıymetlidir dalgalar arasında.
Meyvesi varken her ağacı tanır insan. Maharet yapraklarını döktüğü zaman ona aşina olmaktır. Tıpkı güzel günlerde herkes yanınızdayken; kasvetli zamanlarda yanınızda ve yörenizde birkaç kişinin kalması ya da etrafınızda yeller esmesi gibi bir trajedidir bu.
Bunca yorgun acılar arasında yeni bir arayış sınavında insan. Bazen tefekküre, bazen tahammüle; kimi zaman gözyaşına, kimi zaman sırdaşına muhtaç; gâh tespihe sarılmaya, gâh tedbire ve temkine sarınmaya ama en çok da derinden bir telkine ve tembihe tutunmaya mecbur insan.
Şair Didem Madak’ ın dediği gibi; “Gözyaşlarım bitse tespih tanelerim vardı/Tespih tanelerim bitse gözyaşlarım.../Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.”
Deryada durmakla kenarda durmak arasındaki farkı idrakten ibarettir hayat. Galiba; kenarda iken deryanın, deryada iken kenarın kıymetini bilmekle başlıyor en keskin tezat.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.