Ahmet Fidan

Ahmet Fidan

KANDAN BESLENEN BİR IRK VEYA İSLAM DÜNYASININ KALBİNDE HANÇER: İSRAİL

KANDAN BESLENEN BİR IRK VEYA İSLAM DÜNYASININ KALBİNDE HANÇER: İSRAİL

Hicrî bin dört yüz otuz beş / Milâdî 2014 Ramazan ayını, gelecek nesiller, kanlı harflerle yazılmış olarak tarih sayfalarında okuyacaklardır.  Rahmet mevsimi Ramazanın başlangıcından beri kanla  sadece Müslüman  kanı  emerek  hayat bulan Siyonizm ayakta kalabilmek için Filistin’de kana doymadı kan içmeye devam etmektedir.
Müslümanlar Ramazan ayının rahmet ve bereketini sadece kendilerine ait saymamakta ve tüm insanlığı, kâinatı kuşattığına inanmaktadırlar. Gerçek böyle iken Siyanist İsrail devleti, o rahmet ve bereket ayını Filistin’de yaşayan Müslümanlar kan gölüne çevirdi.
Bir konunun altını çizmekte yarar var. Milletimiz cereyan eden olayları değerlendirirken günü birlik düşünmektedir. O sebeple doğru sonuca varmakta zorlanmaktadır. Ramazan ayı süresince Gazze’de cereyan eden Siyonist vahşetinin sanki bugün ortaya çıkmış ve sadece mazlum ve mağdur Filistinlileri ilgilendiren bir olay gibi algılanmaktadır.
Gazze katliamı tarihin derinliklerine giden bir sürecin devamı.  Kanla beslenen İsrail’in Filistin’de ortaya çıkışının kanlı bir geçmişi bulunmaktadır. Bu kanlı geçmişin iyi bilinmesi ve yeni nesillerin zihinlerine nakşedilmesi gerekmektedir. 2014 Gazze Katliamının geçmişi Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. Bu ülkede yaşayan hiç kimse hadiseye sırtını dönemez.
Siyonizm ve amacının net ve doğru anlaşılması için öncelikle kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Yahudi  eşkıyası  gizli ve açık niyet ve amacı kalkınmış, lider ve ileri Türkiye’yi yok etmek ve İsrail Bayrağı’nın altında ve üstünde bulunan çizgilerin anlamını kavrayabilmekten geçmektedir.
Firat ve Nil  arasını Arzı Mevut/ Vadedilmiş topraklar kabul eden Siyonizm söz konusu amacına tevhid akidesinden habersiz yaşayan Müslümanlar sayesinde  adım adım yaklaşmaktadır. Mısırda işbaşına getirilen Sisi Yahudi asıllı olup, öncelikli amacı Siyonizm’e hizmet etmektir. Yani Nil’i temsil eden çizgi tamam.
Sırada Fırat bulunmaktadır. Ortak çatı namzedi Fırat için devreye sokuldu.
Sözün burasında Cumhuriyet döneminde Siyonizm konusunda bir isimden ve o ismin bir kitabından söz etmek yararlı olacaktır.
Yeni nesiller sözünü edeceğim ismi bilmiyorlar. Ansiklopedilerde de yer verilmemiş. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Rahmetli Doç. Dr. Yaşar Kutluay ve hayatına mal olan “Siyonizm ve Türkiye” adlı kitabı.
Kendisi Ankara İlahiyat Fakültesi'nin ilk mezunlarından... 1948-1949 döneminde Fakülte'ye kaydını yaptırdı, 1952'de okulunu birincilikle bitirdi, İslâm Mezhepleri Tarihi'ne asistan olarak kaydını yaptırıp 1954'de doktora tezini verdi, 1964'de ise doçent oldu...
Arapça, Farsça, İngilizce, İtalyanca, İbranice gibi birçok dile vâkıf olan Kutluay, hem 1960 İhtilali'nin ertesinde -askerlerin talimatıyla- Diyanet İşleri Başkanlığı'na 8-9 ay gibi kısa bir sürede hazırlattırılan Kur'an-ı Kerîm tercümesine emeği geçen, hem de İbranice öğrenmeleri amacıyla o yıllarda İsrail'e gönderilen iki kişiden biriydi... (diğeri Hüseyin Atay'dır.)
Tercüme ve telif olmak üzere ciddi eserlere imzasını atmış olan Kutluay'ın vefatının üzerindeki karanlık hâlâ aydınlanamamıştır.
1965'de İslâm ve Yahudi Mezhepleri, 1967'de ise Siyonizm ve Türkiye adlı eserlerini yayımlayan yazar 1969'da dinlenmek için Silifke'ye gitmiş, fakat 12 Aralık günü bir motorla çıktığı balık avı esnasında esrarengiz bir biçimde kaybolmuştu.
Yakınları uzun bir süre döneceği umuduyla yaşamışlar, çünkü İsrailli görevliler (!) tarafından kaçırıldığı ve Yunan adalarından birinde esir olarak tutulduğu duyumları alıyorlarmış... Katledilme şekline ve teknenin içinde rastlanılan kan lekelerine dâir -aslını tahkik imkânı olmayan- birçok şâyia daha varsa da kesin olan şudur ki bugüne kadar cesedi bulunamamıştır.
Siyonizm ve Türkiye, Siyonist lider Theodor Herzl'in (öl. 1904) yayımladığı ünlü hâtıratın (günlüğün), Osmanlı Türkiyesi ile ilgili bölümlerinin çevirisidir. Kutluay, doğrudan Türkiye'yle alâkası olmayan bölümleri özetlemekle yetinmiş, ilgili kısımları ise gayet açık ve temiz bir dille Türkçe'ye çevirmiştir. İçerdiği bilgilerin rahatsızlıklara yol açabileceği endişesiyle uzun süre sansüre tâbi tutulan ve eksik yayımlanan hâtırat, 1950'li yıllarda tamamlanmış, Kutluay da çevirisini bu tamamlanmış nüshadan hareketle gerçekleştirmiştir.
Bu eserin Cumhuriyet tarihi açısından başlıca değeri, uzun yıllar Yahudilik ve Siyonizm hakkında piyasa kitaplarınca oluşturulan ve propaganda broşürleri seviyesini aşmayan bildik söyleme karşılık bu meseleyi akademik düzleme taşımış olmasıdır; bir diğer deyişle, siyonizm tarihinin en önemli belgelerinden birini tercüme etmekle Kutluay, bu sorunun ele alınış düzeyini yükseltmiştir.
Peki devamı gelmiş midir? Hayır! Kutluay'ın âkibeti gibi uğraştığı konu da uzun yıllar karanlıkta kalmış, Türk efkâr-ı umûmiyesi bu hususta ciddi bilgi kaynaklarından mahrum olduğu için, piyasa, yine piyasa yazarlarının eline düşmüştür.
1990'lı yıllarda Türkiye-İsrail ilişkilerinin yakınlaşmasıyla İsrail'e birçok araştırmacı (ilahiyatçı) gönderilmiş ve fakat bunların çalışmaları daha çok Yahudi İlahiyatına münhasır kalmış, meselenin siyasî boyutları yine eskiden olduğu gibi geriye itilmiştir.
Siyonizm Nedir? Ebedi ve ezeli bu düşmanın gerçek niyeti ve amacı ne anlam taşımaktadır?
 Siyon, Ahd-i Atîk’te Kral Dâvûd tarafından fethedilip krallığın merkezi yapılan Kudüs şehri için kullanılmış bir isimdir (II. Samuel, 5/7). Zamanla kapsamı bütün İsrail topraklarını ifade edecek şekilde genişlemiştir. Siyon kelimesine dayanan siyonizmise yahudi halkının “tarihî yurtlarına dönüşü” mânasında Filistin’de yahudi devleti kurmayı hedefleyen siyasî hareketi belirtir. XIX. yüzyıl sonlarında Doğu Avrupa yahudileri içinde ortaya çıkan, ardından bütün dünya yahudileri arasında yayılansiyonizmin siyasî, sosyalist, kültürel, revizyonist ve dinî-mesîhî olmak üzere çeşitli açılımları ortaya çıkmış, aynı zamanda karşıtları arasında günümüze kadar uzanan süreçte anti-siyonist, a-siyonist ve post-siyonist diye isimlendirilen gruplaşmalar doğmuştur.
Hareketin Doğuş Süreci. Batı Avrupa’da Fransız İhtilâli sonrasında farklı dinden olanların yasa önünde eşitliği fikri yayılmaya başlayınca bu coğrafyadaki yahudiler siyasî-idarî-kültürel haklar elde ederek bulundukları toplumlara entegre oldular. Doğu Avrupa’da ve özellikle Çarlık Rusyası’ndaki yahudiler içinse gerek devlet temelli baskılar gerekse hıristiyan toplum temelli çatışmalar artış gösterdi; bu sebeple bölgedeki yahudilerde tarihteki ilk temelli göç düşüncesi ve teşkilâtlanması filizlendi. Bu bağlamda ortaya çıkan Hovevei (Hibbat) Siyon (siyon severler) adlı grup, artan Rus baskısı karşısında yahudilerin Filistin’e göç edip yerleşmesi fikrini seslendirmekle kalmayıp siyonizmin doğuşundan önce Filistin’e ilk önemli yahudi göçünü gerçekleştirerek dalgalar halinde devam edecek olan sistemli göç (aliyah) için örnek oluşturdu. Bu dönemde yahudiler arasında ağırlıklı göç hareketi Batı’ya ve Amerika’ya yönelse de siyon severler hareketinin siyasî siyonizmin doğuşuna öncülük etmedeki rolü önemlidir. Zira sistemli bir siyasî hareket olarak siyonizmin kurucusu bilinen Theodore Herzl’in tarih sahnesine çıktığı 1890’larda Avrupa’da ve diğer yerlerde Hibbat Siyon hızla şubeler açarak yahudiler arasında yayıldı; hareketin Avusturyalı önderlerinden Nathan Birnbaum ilk defa siyonizm terimini ortaya attı. Dolayısıyla Herzl, siyonizmin teorisini kurup teşkilâtlandırırken kendi hareketini üzerine kuracağı bir öncü hareketi ve belli ölçüde siyasî bilinçlenmeye ulaşmış bir kitleyi hazır buldu.
Herzl’i yahudi davasına eğilmeye ve yahudilere ait bir devlet fikrini işlediği Der Judenstaat (1896) isimli kitabını yazmaya sevkeden olay Paris’te tanınmış bir gazetenin muhabiri sıfatıyla izlediği, bir yahudi yüzbaşının casusluk suçlamasıyla yargılanıp mahkûm edildiği Dreyfuss Davası’dır. Bu davada o günlerin Avrupa’sında gittikçe yayılan yahudi aleyhtarlığını gözlemleyen Herzl, yahudilerin genellikle dışlanmış azınlıklar olarak yaşadıkları ülkelerin toplumlarıyla kaynaşamayacağı düşüncesinden hareketle söz konusu kitabını kaleme aldı. Kitap, yahudiler arasında farklı tepkilerle karşılansa da çok geçmeden yahudilerin başta Avrupa olmak üzere diyasporadan “kutsal topraklar”a dönüşü ve Filistin’de bir yahudi yurdu kurma hedefiyle kurumsallaşacak olan siyonist hareket için bir işaret taşı oldu. Söz konusu kurumsallaşma kapsamında Dünya Siyonist Teşkilâtı, Herzl’in çabaları ve önderliğinde 29 Ağustos 1897’de Basel’de toplanan ilk Dünya Siyonist Kongresi ile kuruldu. Tartışmalar sonunda kararlaştırılan Basel Programı hareketin resmî çerçevesini şöyle çizdi: Siyonizm, yahudi halkı için Filistin’de kamu hukukunun güvencesi altında bir yurt kurulmasını amaçlamaktadır. Bunun için kongre Filistin’de yahudi çiftçi, esnaf ve tüccarının anlamlı bir şekilde yerleştirilmesine, her ülkenin yöresel yasalarına uygun biçimde Mûsevîler’in birleştirilmesi ve örgütlenmesine, yahudi ulusal duygularının ve bilincinin kuvvetlendirilmesine, siyonizmin amacına erişebilme yolunda ilgili hükümetlerin onayını almak için hazırlık çalışmalarına girişilmesine karar vermiştir (Öke, s. 38). Herzl’in hâtıratında bu kongreyle ilgili söyledikleri önemlidir: “Ben Basel’de yahudi devletini tesis ettim. Bunu bugün yüksek sesle söylesem bütün dünyada bir kahkaha tûfanı kopar. Fakat bundan beş sene, belki elli sene sonra muhakkak herkes bunun böyle olduğunu anlayacaktır” (Vital, The Origins of Zionism, s. 396). Dünya Siyonist Teşkilâtı, kapsayıcı kurumsal yapısı ve düzenli kongreleri yoluyla, programını çizdiği siyonist hareketi özgün hedefine götürecek olan Filistin’e sürekli göçü düzenleme ve siyasî, iktisadî, yerleşimci faaliyetleri yürütme yolunda en temel organ olma niteliğini o günden itibaren korudu.
Yahudi’nin genelde Müslümanlara, özelde Türkiye’ye bakışı kin, düşmanlık ve kandan beslenmektedir. Yahudi bu gerçeği her fırsatta hayata geçirmektedir. Bizde ise demokrasi, insan hakları mavraları ile yeni nesiller yetiştirilmektedir. Dost dost, düşman düşman olarak tanınması gerekmektedir. En azından ticari hayatımızı yakından ilgilendiren ve bir elimi cebimizdeki Siyonist mallarına tavır koyalım ve içimizdeki kini asla köreltmeyelim. Çünkü bugün Gazze yarın Türkiye. Çok uzak bir ihtimal görünmüyor.

"İdrak etmekte olduğumuz Mübarek Kadir Gecesinin milletimize özellikle mağdur ve mazlum Gazzeli kardeşlerimize  hayırlar getirmesi duası ile tebrik ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR