Kahramanlar
Cepheden kaçmasın diye Kıbrıs savaşında Rum askerleri tanklara bağlanmıştı. Bizim askerimiz şehit olmak için düğüne gider gibi gider. Gençlerimiz, milletim askerlik şubelerinde askere alınmak için sıraya girerler.
Üst akıl yeni haritalar çizmek için onun taşeronu olunmaz. Vatansız, bayraksız, ihtiyaca göre yön değiştiren asker hiç olmaz. Onlar taşerondur. İslam’da saldırı olursa savunmak için düşmana vurulur. Bizde işkence, öldürme, zulüm olmaz. İslam adına yapıp, İslamcı hiç olunmaz.
Asırlar öncesinden bu güne gelen, dünyanın dört bir tarafında eserler yapan, büyük medeniyetin, kültürün mirasçılarıyız. İnsanlığa huzur, barış, kardeşlik, getiren kendinden veren, karşılığını Allah’tan bekleyen büyük imparatorluğun torunuyuz. Osmanlıyız.
Emperyalistler sömürür, ihtiyacı bitince işkence yapar, öldürür. Vagonlara doldurur, köle olarak ülkelerine götürür. Açlıktan, havasızlıktan ölenlerin dışındakileri de yarı aç bırakır. Köpeklerin evleri, yuvaları varken, o insanlar teneke kulübelerde yaşamaya mahkûm edilirdi.
Mazlumlar emperyalistlerden bir şey istediği zaman onları iki gruba ayırır. Kurtuluş mücadelesi adı altında iki tarafı da silahlandırır, birbirini öldürtürler. Dedem Osmanlı, Selçuklu ta orta Asya’dan bu güne gelenler. Moğol zulmünden itibaren nerde bir mazlum varsa yanında olmuş, kardeş olmuş, çare olmuş. İslam’da insan üzerinden sömürü yoktur. Allah rızasını alma üzerine sistemler çalışır.
Emperyalistler silah dener, ölüm makinasıdır. Onun kendinden başkası yoktur. Biz girdiğimiz yerde halkın karnını doyururuz. Askerimiz tedavi eder, huzur ve güvenliği sağlar. Her gittiğimiz yerde, ırk, dil, din, mezhep farkı gözetmeksizin sahip çıkar hizmet ederiz.
O mazlumlar da bize gönlünü açar, kurtuluşuna sevinir. Hamd eder. Kurtarılan Suriyeli aileden büyükanne askeri yanına oturtturur, başını okşar, sever.
- O benim oğlum oldu, bizi kurtardı, ben de evladım diye bağrıma bastım. Bu günleri gösteren Rabbime şükürler olsun. Diye dua ediyor.
Emperyalistler gittikleri yerlerde petrole, madenlere vs. bakarlar. Biz gittiğimiz yerde insana bakarız. Ona yaptığımız hizmetlerden dolayı Allah’ın rızasını bekleriz. Onlar sıkıştıkları zaman, silahlarını, tünellerini neleri varsa bırakır kaçarlar. Benim askerim büyük müjdenin, mükâfatın Allah’tan olduğuna inanır. Mertebelerin en büyüğü şehitlik için düğüne gider gibi gider.
Allahu Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Bilakis onlar diridirler. Lakin siz anlayamazsınız. (Bakara, 154.)
Şehitlik gibi büyük bir mertebeyi bilmeyenler, Selçukluyu, Osmanlıyı, atalarımızı anlayamazlar.
Vatan, ezan sevgisini, bayrak sevdasını, şehadeti anlamak için vahyi ve vahiyle verilen müjdeleri bilmek ve inanmak gerekir. Aziz milletimin tahribatlara rağmen 15 Temmuz’da, bugün Suriye’de destanlar yazmasının sebebi, o büyük müjdedir. Ancak bu müjdeye inanmayanlar, bilmeyenler, zaferimizi de anlayamazlar.
Allah’tan korkandan kâfirler de korkar. En büyük sevgiliye kavuşmak, mükâfatına mazhar olmak, ebedi hayata inanmayınca anlaşılamaz. Onun için mazlumların kurtuluşu, insanlığın huzuru İslam’dadır.
Peygamber ocağı dünyaya huzur ve barış getiren, mazlumların hamisi ordumuzun zaferini, tarihi yürüyüşünü, Allah’ın izni ile hiç kimse engelleyemeyecektir.
Bu ordu, bu polis, Fatih’in, Yavuz’un, Abdülhamid’in, Atatürk’ün torunlarıdır. Yolun açık olsun. Milletim seninle gurur duyuyor. Yürekler bir;
Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi
Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın
Galib et; çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.