Kadın, Aile ve Toplum II
Aile
Nasıl ki madde atomlardan müteşekkil bir yapı ise toplumda aileden müteşekkil bir yapıdır. Aile olmadan, millet olunamaz… Aziz Türk milleti şanlı tarihinde aileye büyük bir önem atfetmiş ve devletle birlikte korunması gereken en önemli yapıyı, aile saymıştır. Ekseriyetle her bireyin topluma aileden kazandırıldığı gerçeğiyle sağlıklı bir toplum yapısı ancak sağlıklı bir aile yapısıyla mümkündür. Aile yapısının bozulmaya girdiği her toplum buhrana sürüklenmiş ve millet olma idealini kaybetmiştir. Görüyoruz ki bugün iç ve dış tahriklerle aileye karşı savaş açılmış durumdadır. Sivil toplum ve medya düzleminde nikâhsız ilişkiler meşrulaştırılarak aile yapımızın kökü kazınmaya çalışılmakta, kendini kadın hakları üzerinde yetkili sayan kuruluşlar kadın üzerinden aileyi bitirme planları yapmaktadır. Toplumun temeli aile, ailenin de temeli kadındır. Yüzyıllardır Anadolu’da söylenen şu söz hiç de boşuna değildir: “Yuvayı dişi kuş yapar.”
İslam ahkâma uygun meşru zeminlerde kadının çalışmasına müsaade etse de ailenin geçiminden erkeği sorumlu tutmuştur. Kadın ise İslam’a göre en ulvi mesleğin temsilcisidir. Annelik… Cenneti anaların ayakları altına seren yüce dinimiz kadının hiçbir şartta çalışmaya zorlanamayacağı hususunda erkeği ve devleti sorumlu tutmuştur. Ailenin geçiminden önce baba sonra da tabiri caizse “devlet baba” sorumlu tutulmuştur. Kadının başlıca sorumluluğu, sosyal ve ekonomik hayata en büyük katkısı ise elbette beden ve ruh sağlığı yerinde nesiller yetiştirmektir. Arvasi’nin de ifade ettiği gibi “Elbette kadının bir mesleği olmalıdır ama onun asıl mesleği anneliktir.” Annelik yapmak kadını horlayan değil yücelten bir duygudur. Kadınlarımızı hangi şer odakları bu duygudan yoksun bırakmak ve kendi mengenesine sıkıştırmak istemektedir? Bugün kadını erkek karşısında “eksiklik kompleksine” düşürerek tahrik edenlerin iyi niyetli kimseler olmadığı kesindir. Bu millete yapılacak en büyük ihanet aile kurumuna yapılanlardır. Maddi hasarlar elbette düzeltilebilir ama bozuk aile yapısından çıkan hasta ruhlular tedavi edilemez.
Domino etkisiyle birbirine temas eden kadın, aile ve toplum üçgeninde görmekteyiz ki kadına verilen bir zarar tüm toplumu etkisi altına alacaktır. Bunun için Efendimiz Veda Hutbesinde “Kadınlar size Allah’ın emanetidir.” buyurmuşlardır. Bu mukaddes emri bile kendi kıt kafasıyla kadını aşağılayan bir söz olarak görenlerin dertlerinin kadın hakları değil de İslam’a savaş açmak olduğunu açıkça görüyoruz. Bir nizamın uygunluğu kağıt üstünde değil ancak sahada tatbik olunarak anlaşılabilir. Bugün görüyoruz ki kadını koruyan nizam olarak öne sürdükleri bu düzende (İstanbul Sözleşmesi vs.) kadın aşağılanmakla kalmıyor bir de vahşiler eliyle katliama maruz kalıyor. Fakat büyük bir cahiliye karanlığının üzerine güneş gibi doğan İslam nizamında kadın diri diri gömülmeyi bir tarafa bırakın cennetin ayakları altına serildiği bir anneye dönüşüyor. Evet, sizin uygun gördüğünüz düzende kazanan ne kadın ne erkek ne aile ne de toplum sadece her kaostan olduğu gibi bundan da kendine fayda devşirenlerdir.
Biz kadını ne bir konserve kutusu gibi lehimleyip hava temasından uzak tutmak gibi bir iptidailiği ne de kadını sokağa atılmış bir yemek hüviyetiyle köpek nefslere peşkeş çeken bir sözde moderniteyi kabul ediyoruz. Biz, bize emirle emanet edileni sizin sıkıştırdığınız mengeneden kurtararak tekrar o muhteşem devletleri kuran Türk aile yapısını oluşturmak için mücadele veriyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.