Kadere inanmayı imanın temel unsurları arasında müminin zihini yaratan ve yaşatan Allah'ın ceza gününün de sahibi olduğu yaratılıştan hesap gününe kadar hayır ve şer hiç bir şeyin onun iradesinden bağımsız olmayacağı noktasında yönlendirmektedir.

Buna göre her şeyin nihai sebebi ve sahibi Allah’tır. Haddi zatında insanı aşan ve insanın müdahil olmadığı insanı kuşatan tabiat hadiseleri alemin işleyişi insanın ailesi ırkı cinsiyeti gibi hususların ilahi bir belirlemenin neticesi olduğu açıktır, insanı doğrudan etkileyen bu gibi husularda onun en küçük bir müdahalesi söz konusu değildir. İnsanında bir parçası olduğu kainatta hiç bir şeyin rastgele olmaması kuşatıcı bir düzenin varlığı aşkın bir kaderi ihsas etmektedir.

Kader anlayışı sadece insan eylemleri değil genel olarak Allah ve varlık özel olarak Allah ve insanın ilişkisine dair tasavvuru da kaplar mümin her hadisede Allah'ın varlığının işaretlerini görür Allah'ın her varlık ve oluşta her zamanda ve mekanda mutlak tasarruf sahibi olduğuna inanır, işte kaderin iman konusu olması da burada anlam kazanmaktadır.

Kadere inanan bir kimsede alemde gerçek failin Allah olduğunu kabul eder yağmurun belli fiziki şartların oluşması ile yapacağını bilir, ancak ona göre yağmurun yağması olayı tabi sebeplerin bir araya gelmesinin sonucu ile sınırlı değildir. Kuranı Kerimde hani rabbin ezelde adem oğullarının sulblerinden zürriyetlerini almış onları kendilerine şahit tutturarak ben sizin rabbiniz değil miyim demişti. Onlar da şahit olduk rabbimizsin demişlerdi böyle yapmamız kıyamet günü biz bundan habersizdik demeniz içindir buyurmuştur. Hz Peygamber her fırsatta insanlara bu dünyaya imtihan için gönderildiklerini hatırlatmıştır insanların bu noktaya odaklanmalarını bir bakıma tasavvurları aşan kader meselesine dalmamalarını istemiştir Allah rasulü her türlü tedbiri alarak insanın fiillerinde irade sahibi olduğunu gösterir.