İz bırakanlar 5
Ana Yürekli Baba Öğretmen: Mehmet Akif İnan
Merhum üstadımızın hem öğrencisi hem yeğeni olan Burhan İNAN anlatıyor.
Öğrencilerini gerçekten çok sever onlara bir abi, bir baba şefkatiyle yaklaşırdı. Onların maddi sıkıntıları ile ilgilenir, kredi almak isteyen üniversite öğrencilerine gönüllü kefil olurdu. Bizim çevremizde Ankara'da bunu herkes bilirdi. Ve kendisine gelen hiçbir öğrenciyi asla geri çevirmemiştir. 78 li yıllardı, bizzat o öğrencilerle notere gitmiş ve onlara kredi alabilmeleri için kefil olmuştur.
Ben de kredi almak için kefil olarak kimi bulayım diye düşünürken, Cahit Zarifoğlu ile beraberdik, ona söyledim. O TRT’de Mütercimdi. Alman filolojisi mezunu, bir de Kahramanmaraş milletvekili Hasan Seyithanoğlu’na söyledim. Ben, Kahramanmaraş Milletvekili, bir de Cahit Zarifoğlu, onlar hiç çekinmeden, üşenmeden benimle notere kadar geldiler ve bana kefil oldular. Kredi alabilmem için bu davranış ne kadar önemli o büyük insanların bir öğrenciye sahip çıkmak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamaları bizim için ne büyük bir olay. O gün ki hislerimiz, anlatılmaz yaşanır.
Akif abi Fethi GEMUHLUOĞLU’nun öldüğü gün bana dedi ki: “Burhan’cığım sen Fethi abiyi tanıdın mı? Yok abi dedim.
Ah! Dedi, Keşke tanısaydın.
Fethi GEMUHLUOĞLU da kendini adeta üniversite öğrencilerine burs bulmaya adamıştı.
O dönemde bu büyüklerimiz Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden gelen garip-gureba öğrencilere kol kanat geldiler, sahip çıktılar, bizi bu şekilde kazanmaya çalıştılar. Daha doğrusu kendimizi kaybetmememiz için onlar bize sahip çıktı.
Sağ-sol davalarının olduğu dönemde özellikle İslamcı kesimi bu kavganın içine çekmek isteyenlere karşı Akif İnan ulaşabildiği tüm öğrencileri o olaylardan uzak tutmaya çalışmış ve etrafındaki insanları korumayı başarmıştır.
O, etrafındaki öğrencileri özellikle en çok kitap okumaya teşvik ederdi. O, bir merkezdi, bir çekim gücü vardı, bir karizması vardı. Hitabetiyle, duruşuyla, insanları bir araya toplardı.
Necip Fazıl Ankara’ya geldiği zaman onun evinde kalırdı. Seyranbağlarındaki evinde küçük bir odada, ben de orada kaldığım zaman bir gün bana dedi ki: “Beyefendi biliyor musun? Sen üstadın yatağında yatıyorsun! Kıymetini bil.”
Hiç kimseyi kırmazdı. Ama hak bildiğini de her yerde söyler, asla çekinmezdi. Hiçbir şekilde meseleyi eğip bükmezdi. Hiçbir zaman siyasi yönünü göremezdiniz.
Konuşmasıyla, duruşuyla, karizmasıyla bir merkezdi. Mesela bizim dönemimizde, Gazi Eğitim de 4500 öğrenci vardı, her kesimden öğrencinin ilgi odağıydı Akif İNAN.
Sadece öğrencilerin değil hocalarında imrendiği bir kimseydi. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencileri olan bizim hocalarımız, onlar bile Akif İNAN’a imrenirlerdi.
“Sendikacıyken de rakip sendikacılar da Akif İNAN'a imrenirlerdi.”
Ben buna bizzat şahidim. Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen Eski Genel Başkanı aynı zamanda hemşehrim, köylüm, Şuayip Özcan ağabeyden duydum. “Memur Sen ve Eğitim Bir Sen’in en büyük şansı, Mehmet Akif İNAN gibi bir kurucusunun olmasıdır.” Demişti. Benzer cümleleri hem öğrencisi, hemde sendika da mesai arkadaşı olan Metin Selçuk hocamız da söylemişti.
Sosyal yönü çok güçlü bir insandı. Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde okurken gözde bir öğrenciydi. Hatta ondan önce Urfa Lisesi’nde okurken dergi çıkarmaya başlamıştı.
Lise öğrencisi iken Maraş’a Sürgün ediliyor, niye? Kabuğuna sığmayan, hiperaktif bir kişiliği var. Lider ruhlu ve asla yerinde duramayan birisi.
Akif İNAN ve Maraş Lisesi’nde başlayan Yedi Güzel Adam hikayesini doğuran insanların ve onun gibi eğitimcilerin ortak özelliği, onlar hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan insanlardır. Zengin oldukları için, mal mülk sahibi oldukları için değil, her anlamda fedakarlık gösterdikleri için, hem maddi, hem manevi. Akif İNAN’a bu fedakarlığından dolayı etrafındaki insanlar “ağa” derlerdi. Ağa gibi davranırdı. Bir hesap içerisinde olmaz, tamamen hasbî bir hayat yaşardı. İnsanların, özellikle öğrencilerinin gözünde karizması olan, rol model olabilsen, gönüllere taht kuran, iz bırakan öğretmenin en büyük özelliği, işte tüm bu fedakarlıklardır.
Nihal Atsız'ın kitabında anlattığı, Nahcivan’da Şedadi Beyliğine uzanan soylu bir ailenin asil bir ferdi olan, özü sözü bir, eylem adamıdır Akif İNAN.
“Her genç en az bir, iki yıl büyükşehirde yaşamalı” derdi.
Akif Hoca Urfalıydı ama aslında o dünyalıydı. Akif Hoca evrensel bir kişiliğe sahipti ve tüm insanlığı kucaklayan biriydi.
Hiç Kimseyi ötekileştirmezdi. Hiçbir zaman şu cemaat, şu grup demedi.
“Öğretmen, öğrencisini kendisine bağlamak için her türlü atraksiyonu yapar, her türlü rolü yapar, gençleri etkilemek için, onların dünyasına girmek için öğretmen aynı zamanda bir tiyatro sanatçısıdır, rol yapar.” Derdi.
Öğretmen sadece derse girip çıkan birisi ise ancak maaşı kadar öğretmendir. Onun dışında öğretmen, öğrencisinin gönlünde, dünyasında olan, olmaya çalışan bir insandır. Öğrencisinin gönlüne dokunmanın yollarını aradığı zaman gerçek öğretmendir. İşte bu öğretmenin varlığı da, hatta ölümü de bir destandır.
“Kim demiş her şeyin bitişi ölüm.
Destanlar yayılır mezarımızdan.”
İbrahim İNAN Urfa Ülkü Ocakları Başkanıydı. 76-78 li yıllarda Akif İNAN Urfa’ya geldiği zaman mutlaka İbrahim İNAN Akif hocayı davet eder ve sohbet etmesini isterdi. Akif Hoca da mutlaka katılırdı, vermek istediği mesajı hiçbir gruptan çekinmeden net bir şekilde verirdi. Hiç kimseyi ötekileştirmezdi.
Erbakan’ın yasaklı olduğu dönemde Refah Partisi kurulacağı zaman, rahmetli Konya milletvekili Reşat Aksoy aracılığı ile kurucu genel başkanlık teklif edildiğinde Akif’in şu tarihî cevabına ben de bizzat şahit oldum diyor Burhan İNAN.
“Ben emanetçi Genel Başkan olmam.” Dedi. Zaten ondan sonra Ahmet Tekdal geçici genel başkan olmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.