İsraf Doyumsuzluğun Sonucu
İsraf etmek çağımızda oldukça yaygın yapılan bir eylem. İnsanın gözündeki, gönlündeki doyumsuzluk beraberinde israfı getirdi. Doyumsuz olan insanoğlu aldı aldı aldı ve her şeyi israf ettiğinin farkına bile varmadı. Oysa israf öyle küçümsenecek bir mesele değildi. İsraf her alanda hoş karşılanan bir durum değil. Dinimizde israfın haram olduğu konusunda pek çok ayet de mevcut. Bu ayetler durumun ehemmiyetini ortaya koymakta yeterli.
İsraf, kelime anlamı olarak, “sahip olduğumuz bir şeyi yok etmek, zayi etmek, dine veya dünyaya meşru bir faydası olmayacak şekilde gerektiğinden daha fazla kullanmak ya da harcamak”tır. Yararlanılabilecek bir şeyi atmak, yakmak, yırtmak, kesmek, kırmak bir israftır. Yediğimiz yiyecekler, para, su gibi şeyler birer israf edilebilir şeylerdir.
İsraf birçok açıdan insan hayatını etkileyen sonuçlar oluşturmaktadır. Dinimiz İslamiyet’te zamanı, gıdayı ve herhangi bir şeyi israf etmek haram olarak görülmüştür, haram da günah demektir. Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “…Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Şüphe yok ki, O (Allah) isrâf edenleri sevmez.” (A’raf sûresi, âyet 31). Dünyada bu kadar aç insan yaşarken tabakta kalan yemeklerin atılması adil bir şey değildir ve çok düşüncesizce bir davranıştır.
Bir şey haddinden fazla kullanılır ya da tüketilirse bu durum insanı olumsuz yönde etkileyecektir. Çok fazla yenen bir yemek, fazla içilen su, gereği olmayan keyif verici maddeleri tüketmek insan sağlığını bozmaktadır. Suyun, ekmeğin, her hangi bir gıdanın, zamanın israf edilmesi, içme sularının kirletilmesi, çevrenin kirletilmesi, doğanın bozulması uygun olan ve seyrinde giden bir sistemin uygunsuz hale gelmesine yol açmak birer israftır. İnsanların, hayvanların ve bitkilerin bir arada yaşamak durumunda olduğu ekosistem, günümüzde insan eliyle yapılan israflar yüzünden bozulmaktadır. Gıdaların elde edildiği doğal kaynaklar da israflar nedeniyle bozulmaktadır. Bu kapsamda, “tarlada, bahçede israf büyük boyutlara ulaşmıştır. Buğday hasadında kayıp veya israfın dekara %4 kayıpla 24 kg’a kadar çıktığı, çeltik hasadında ise %13 civarında olduğu belirlenmiştir. Meyve-sebzelerin toplama sırasında yüzde 4-12, taşıma sırasında yüzde 2-8, pazara hazırlık evresinde yüzde 5-15, depolamada ise yüzde 3-10 civarında israf ediliyor. Sonuçta, sebze-meyvenin dörtte biri tüketilmeden kaybediliyor. Türkiye’de her yıl üretilen 49 milyon ton meyve-sebzenin yüzde 25-40’ı tüketilmeden çöpe atılıyor.
Sadece kayıp ya da atık yoluyla yiyecekleri kaybetmiyoruz, gıdanın yanında aynı zamanda su, toprak, enerji, iş gücü, sermayeyi de yok ediyoruz. Gıda atık ve kayıpları, dünya çapında sera gazı emisyonunun yüzde 8’ini oluşturuyor. Birleşmiş Milletler Raporu’na göre, eğer atık gıdalar bir ülke olsaydı, bu ülke, sera gazı salımı sıralamasında dünya genelinde ABD ve Çin’den sonra üçüncü sırada olurdu. Yani gereksiz yere sera gazı emisyonları üretiyoruz, küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine sebep oluyoruz. Bu yüzden gıda atık ve kayıplarının azaltılması ‘üçlü kazanç’ olarak değerlendiriliyor. Atık ve kayıplarda azalma çiftçiler, şirketler ve tüketiciler için para kaybının önlenmesi, daha az israfla daha fazla insanın beslenmesi ve iklim, su ve toprak kaynakları üzerindeki baskının azalması anlamına gelmektedir.