İslamofobi-Irkçılık İlişkisi
Irkçılığın genellikle genetik-biyolojik bir temelde algılanması sebebiyle İslamofobi ile ilişkisi ilk bakışta dikkat çekmemektedir. Ancak ırkçılığın farklı kategorileri bağlamında gündeme gelen “kültürel ırkçılık” kavramı İslamofobi ile yakından ilgilidir.
Zira İslamofobik yaklaşımda Müslümanlar, “etnik-dinî” bir grup gibi düşünülmekte ve onlara yönelik genellemeci bir tutumla korku, nefret ve ayırımcılık ortaya konmaktadır. Bununla birlikte İslamofobinin “kültürel ırkçılık” olarak tanınması, henüz yeterince kabul görmüş bir yaklaşım değildir. Zira insan haklarına dair bağlayıcı metinlerde ırkçı ayırımcılık bir insan hakkı ihlali olarak algılanmakta; buna karşılık İslamofobik söylem ve eylemler, genelde fikir ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan İslamofobi olarak tanımlanan birçok eylem ve söylemin İslam’a ve Müslümanlara yönelik korkudan ziyade doğrudan kişiye yada kişinin dinine yönelik nefret ifadeleri olduğu görülmektedir. Bu tür eylemlerin İslamofobiden ziyade İslam/Müslüman karşıtı ırkçılık olarak tanımlanması daha yerinde olacaktır.
Özellikle 11 Eylül 2011 terör hadisesi sonrasında genelde Batı’da özelde ise Amerika’da paradigmal anlamda değişim gösteren İslamo-fobi, ayırımcılığın ileri bir boyutu olarak ifade edebileceğimiz “ırkçılık-kültürel ırkçılık” tutumu şeklinde bir mahiyet de arzetmiştir.
Bu ise başlıca üç aşamada tezâhür eder: Birinci aşamada Müslümanları “öteki” ve “grup dışı” sayma, ikinci aşamada grup dışı sayılanın (öteki-Müslümanlar) dışlanması buna karşılık grup içi kabul edilenin üstün görülmesi, üçüncü aşamada ise öte olarak görülenin imajının bozulmasına, stigmatize edilmesine yönelik çalışmalar yapılmasıdır.