İslam'da devlet egemenliği ve irade
İslam'da sağ yönetim esastır, ancak bu yönetimi kurmaya ve yaşamaya istekli bilinçli ve ikna olmuş bir halk olmalıdır. Bu halk, Hakkı hâkim kılmak için milli iradeyi ortaya koyabilmelidir. Bu nedenle milli egemenlik, bir yönetici seçerek ve ona yetki vererek kurulmalıdır. İslam'da siyasi otorite vardır. Bazı ulema bu makamı din ve dünya işlerinde bir führer olarak tanımlamışlardır.
Bu makama sahip olan kişiye veliyyü'l-emr (devlet başkanı, genel kitlelerin başkanı) denir ve kitleler tarafından kitleler üzerinde yetki verilir. Bu, onun halkın temsilcisi ve elçisi olduğu anlamına gelir. Başkan, halktan yetki alan ve onların güvenine ihanet etmeyi düşünmeyen bir kişi olmalıdır. Her zaman halkın iyiliği emreden ve kötülüğü yasaklayan vicdanının kontrolü altındadır. Aksi takdirde vekilini istediği zaman azledebilir. Çünkü vekâlet onun hakkıdır. İslam'da devlet başkanı halkın temsilcisi ve elçisidir, bu nedenle eylemleri ve kararları her zaman onlar adına yapılır.
Çünkü devlet ona bu yetkiyi vermiştir. Bununla birlikte, halkın iradesiyle hakikati yönetmek üzere atandığı için eylem ve işlemlerinde keyfilik veya zulüm olmamalıdır. Bu bakımdan, atanmış makam veya mevki, onun ölümü veya görevden alınmasıyla ortadan kaldırılamaz. Devlet başkanı elçi ve vekil konumunda olduğu sürece, eylemleri, işleri ve davranışları halkın eylemleri, işleri ve davranışlarıdır. Devlet başkanının ölümü veya görevden alınması durumunda ise tüm Müslümanların velayeti daimidir. Kısacası tüm bu hususlar ve hükümler, İslam'da halk egemenliğinin meşru varlığından kaynaklanmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.