İskenderun'da savcılar var
Türk Ceza Kanunu'nun 216'ıncı maddesinin başlığı "Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Alenen Aşağılama" şeklinde olup bu maddenin üç fıkrasının her birinde farklı suç tipolojileri düzenlenmiştir. Bunlardan ikinci fıkrayı yazımın konusu yapmak istiyorum. Ne diyor ikinci fıkrada: "Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
Mevzuyu yazı konusu yapmak isteyişimin nedenine gelince... Bir defa Toplumsal Adalet ve Yardımlaşma Derneği (TAY-DER) olarak toplumsal barış ve huzurun tesisi için gayret ediyoruz ve toplumsal adaleti ifsad edici her türlü eylem ve söylemin karşısındayız. Ne var ki son yıllarda toplumun bir arada yaşama dinamiklerini dinemitlercesine çok uç eylem ve söylemlere muhatap olmaya başladık. Tabiri caizse ağzı olan konuşuyor diyeceğim; ancak sadece konuşma ile kalınsa iyi. Konuşurken kimileri hakaret, iftira ya da şiddet çağrısı veya sözde ironi ile de olsa dalga geçme, aşağılama gibi tavır takınıyorlar. İşin ilginç tarafı; bunları yaparken de insan hakları ile Anayasal ifade ve düşünce hürriyetinin arkasına sığınıyorlar. Biz toplum olarak şunu çok iyi gördük ki nerede bir insan hakları çığırtkanlığı yapılıyor ise orada insan hakları mefhumunu perde yapan gayri-millî bir faaliyet var. Biz de TAY-DER olarak elimizden geldiğince, toplumun tamamını ya da belli bir kesimini rencide edici eylem ve söylemler karşısında sessiz kalmamaya, bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Okumakta olduğunuz yazımızı da bu minvalde değerlendiriniz.
TCK 216'da mezkur "sosyal sınıf" ibaresi; toplum içindeki değişik grupları; oy (seçmen) kitleleri, takım (taraftar) kitleleri, birtakım camialar gibi belirli bir niteliği ve niceliği olan ve bu vasfıyla toplumdaki diğer kitlelerden ayrılan insan gruplarını ifade ediyor. Sosyal sınıf içindeki bireyler arasında gönül ve fikir birliği vardır; bu insani bağ sayesinde hem yardımlaşıp dayanışırlar hem de ortak reaksiyon geliştirirler.
Bundan sonraki anlatımımı somut bir vakıa üzerinden devam ettirmek istiyorum. Böylelikle yazımın başlığının neden "İskenderun'da Savcılar Var" olduğu ve neden sosyal sınıf tanımlaması yaptığım da anlaşılacak.
Birkaç gün önce basına yansıyan haberlere göre İskenderun'da bir vatandaş, bir sosyal medya grubunda, "Resmi olmayan verilere göre referandumun en net sonucu: Ülkenin yarısı vatan haini/terörist." şeklinde bir paylaşımda bulunmuş ve sonuna da ünlem koymuş. İhbar konusu edilen paylaşım gazete haberlerine göre; "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya alenen aşağılama" isnadı ile hazırlık soruşturması aşamasında. Soruşturması konusu olay, çok sancılı geçen evet/hayır referandumu dönemine ilişkin olduğundan basının ve tabi ki bizim de ilgimizi çekmiş bulunuyor. Yalnız şu kadar ki olayı haber yapan bir kısım basının taraflı davranarak mevzubahis soruşturmayı anlamsızlaştırma maksatlı açıklama ve yorumlara yer vermek suretiyle ülkenin bağımsız yargısını etkilemesinden rahatsız olduk. İşte bu yüzden "İskenderun'da Savcılar Var" dedik ve biz bu savcılara sonsuz saygı duyuyoruz.
Yahu adam "ülkenin yarısı vatan haini/terörist" diyor. İfadesinde de bu söylemin kendisine ait olduğunu kabul (ikrar) ediyor. Ülkenin yarısını vatan hainliği ya da teröristlikle itham etmek de neyin nesidir? Oylar kullanılmış, sayımlar yapılıyor (resmi olmayan verilere göre demiş ya), anamuhalefet partisi CHP'nin gençlik kolları eşzamanlı olarak "SOKAĞA ÇIKIN" diye kampanyalar yürütmeye başlamış, Kadıköy'de sokağa dökülenler ezan okuyan imamı yuhalıyor, hemen her yerde seçimlere hile karıştırıldı, mühürsüz oy kullanıldı gibi iddilar ile ortamlar geriliyor, insanlar kışkırtılıyor, protestocular "Hayır Biz Kazandık" pankartları açarak yürüyor... İşte tam olarak böyle bir atmosferde; ülkenin yarısına vatan haini ya da terörist demek masum bir davranış mıdır? 16 Nisan'daki o gerginliği, o kutuplaşmayı, o kamplaşmayı nasıl unutabiliriz? Adamın biri de tam o esnada çıkıp ülkenin yarısı vatan haini ya da terörist demişse adlî makamlar böyle durumlarda nasıl tepkisiz kalabilir? Ülkenin yarısı; ister evetçi olsun ister hayırcı, vatan haini veya terörist diye yaftalanırsa aşağılanmış olmuyor mu? Evetçi ya da hayırcı, koskoca bir sosyal sınıf, daha nasıl aşağılanabilir ki! Verdiğiniz oydan ötürü biri size vatan haini ya da terörist dese nasıl bir ruh hali içine girerdiniz; kinlenmez, öfkelenmez, en azından rencide olup gönül koymaz mıydınız?
"Sonuna ünlem koyarak ironi yaptım, bazı tartışmalara göndermede bulundum" deniliyor. Diyelim ki ironi olsun; ironi yapılınca hakaret (aşağılama) olmamış mı sayılıyor. Madem öyle, her türlü suç unsuru taşıyan söylemin sonuna bir ünlem koyarak ceza almaktan kurtulalım, var mı böyle bir mantık? Olayı haber konusu yapan bir kısım basın da "herkes birbirini teröristlikle falan suçladı, peki hakkında neden işlem yapılmıyor, bu nasıl eşitlik" diyorlar. Güzel kardeşim, sen o söylemleri ihbar ettin mi, şikayetçi oldun mu; yani vatandaşlık görevini, suçu bildirme sorumluluğunu yerine getirdin mi? Getirmedin! Halbuki yazımızın konusu vakıa ihbar konusu edilmiş. Şimdi neden hop oturup hop kalkıyorsun!
TAY-DER olarak söz konusu paylaşımın ve paylaşımcının peşine düştük. Acaba durum nedir görelim diye... Hakkında soruşturma açılan şahıs vakıaya ilişkin yorumlarından birinde "işin absürd yanı; ulan adamlar, referandumu "öyle ya da böyle!!!" kazandıktan sonra bile hayırcıları vatana ihanetle suçladılar :)))" şeklinde bir ifade kullanıyor. Adamlar (kimse) referandumu öyle ya da böyle kazanmış. Öyle ya da böyle kazanmak nedir? "Öyle ya da böyle" ifadesinden sonra üç tane ünlem koymak da nedir? Öyle ya da böyle kazanmak ifadesiyle referandumun tam olarak nasıl kazanıldığı ileri sürülüyor ve ithamdan sonraki üç ünlem ile neyin ironisi yapılıyor? Şahsen ben hiç bir siyasinin hayırcıları topyekûn vatan hainliği ya da teröristlik ile yaftaladığını da görmedim, duymadım. Neyin göndermesi yapılıyorsa o da pek anlaşılmıyor. Birtakım kimseler birilerini teröristlik ile veya vatan hainliği ile itham etmiş de onlar hakkında soruşturma açılmamışsa; bu durum söz konusu şahsı masum kılmaz ki! Ceza hukukunda suçların maddi ve manevi unsurları bellidir, buna göre değerlendirme yapılır; mantıksal çıkarımlarla yorum yapılmaz ki!
Söz konusu grupta admin olan bir akademisyen ise hakkında soruşturma açılan vatandaşa "İcap ederse ve dilersen CMK m. 67/son gereği bilimsel bir mütalaa yazarım bu dosyaya." diyerek şüpheli şahsa desteğini dile getirmiş. Bu aleni destek beyanından sonra bu akademisyen arkadaşımızın Mahkemeye sunacağı bilimsel mütalaa tarafsız/objektif bir mütalaa addolunabilir mi?
Ezcümle; savcılarımız da hakimlerimiz de işlerini gayet güzel yapıyorlar, ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Birilerinin taraflı eleştirilerine, birilerinin akıl oyunlarına pabuç bırakacak değiller. Mâlum FETÖ yargılamalarında sanıkların duruşma esnasında hakim ve savcılarımızın aklıyla dalge geçercesine ileri geri konuştuklarını görüyoruz. Neyi değiştirir ki!
Genelde terörle, özelde FETÖ ile mücadeleyi konu edinmiş Toplumsal Adalet ve Yardımlaşma Derneği olarak sadece Türkiye'de değil tüm dünya sathında binlerce gönüldaşımız var. Birlikte çalıştığımız yüzlerce avukat var. Çalışmalarımızı, raporlarımızı, eserlerimizi başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere ülkenin önemli makamlarına iletiyor ve daima takdirle karşılanıyoruz. Yanı sıra binlerce ihbar ve şikayeti de -mutlaka somut bir vakıaya dayanmak şartıyla- yetkili merciilere bildirerek gerek kolluk ve gerekse adlî birimlere yardımcı oluyor, daha da önemlisi vatandaşlık vazifemizi yerine getriyoruz. Bazı hazımsızlar ispiyoncu demiş, hiç umrumuzda değil. Nitekim İskenderun'daki soruşturmaya sebebiyet veren ihbarcı hakkında da söz konusu sosyal medya grubunda ağza alınmadık küfürler edilmiş, ileri-geri konuşulmuş. Bunlar elbette not ediliyor! Kim ne derse desin toplum vicdanının mutmain olmasına katkı sağlayalım, yeter. Tutukluluğuna itiraz ettiğimiz Damat Ömer Faruk KAVURMACI'nın tekrar tutuklanması, buna en güzel örnek diye düşünüyoruz.
Son söz olarak da açıkça belirtmek isteriz ki İskenerun'daki TCK 216/2 isnatlı suç soruşturmasının takipçisi ve kamu davası açıldığında da müdahili (katılanı) olacağız. Ülkenin yarısını vatan haini ya da terörist ilan etmek gibi söylemlerden toplumun nasıl rahatsız olduğunu, bu tarz söylemlerin zaten kutuplaşıp bıçak sırtı yaşayan ülke insanları nezdinde nasıl sıkıntılar doğurduğunu çeşitli argümanla ile dile getireceğiz.
Birilerinin gücüne gitse de İskenderun'da savcılar var, hakimler var. Hepsini saygı ile selamlıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.