Yusuf Akoğul

Yusuf Akoğul

İradenin Işığında Büyük Muzdarip Düşünür: Nurettin Topçu

İradenin Işığında Büyük Muzdarip Düşünür: Nurettin Topçu

“Âlemde ahlaktan daha güzel, daha gerçek bir şey yoktur.”

Ne yeteri kadar tanıyoruz ne de yeteri kadar değer veriyoruz Nurettin Topçu’ya... Cumhuriyet Devri Türk düşüncesinin önemli, bereketli ve fikirleri itibariyle nadir mütefekkirlerinden biri olan Nurettin Topçu köken olarak Erzurum’lu olup 1909 yılında İstanbul’da doğmuştur. 

Topçu, çok yönlü bir insandır. O bir düşünür olduğu kadar iyi bir eğitimci, akademisyen, yazar, yayıncı, hatip ve yakın tarihimizde pek görülmeyen Sokratik bir duruşun tartışılmaz örneğidir. Düşünürümüzün böyle çok yönlü olmasında tarihsel derinliği, atmosferi olan bir kültür ile medeniyetin mirasında yetişmesi, çevresinin ve hareket felsefesinin büyük bir etkisi olmuştur. O, hareket felsefesinin derin etkisinde kaldığından tüm felsefesinde sosyolojist, materyalist, pozitivist, pragmatist ve determinist düşüncelere karşı kendine özgü özel bir felsefe geliştirebilmiştir. Ancak kendine özgü geliştirmiş olduğu bu özel felsefesinde aklı / akılcılığı hiç bir şekilde görmemezlikten gelmeyerek kökten yok saymamıştır; felsefesinde onların dışında akılcılığa da ilgi duyarak özel bir yer ayırmıştır. Yalnız akılcılığın ancak kalbilikle değer kazanabileceğini ileri sürerek irrasyonalizmden de farklı bir tavır takınabilmiştir. Hayatı ahlak dersi vermekle geçmiştir. Ahlak, onun düşüncesinde sadece sistemin bir parçası değildir. Nurettin Topçu sadece bir köşeye çekilip düşündüklerini yazan bir insan değildir aynı zamanda doğru bildiklerini anlatan, mücadele eden, eylemine söylemine göre şekil veren, üzerine düşeni hakkıyla yapmaya gayret eden bir insandır. Türkiye düşünce tarihinin kendine özgü, ilgi çekici, cesur ve omurgalı bir aydını olan Nurettin Topçu fikri faaliyetlerini; Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Cemiyeti, Milliyetçiler Derneği ve Türkiye Milliyetçiler Derneği’nde sürdürdü. Ancak sosyalist olduğu gerekçesiyle sürekli ağır tehditlere maruz kalması sonucu bu derneklerle ilişkisini kesti. 

20. asrın önemli fikir adamı olan Nurettin Topçu ismini isyan, ahlak ve hareketle duyurmuştur. Kendine has üslubu ve düşünüş biçimi vardır. Nurettin Topçu’yu Türk düşünce geleneği içerisinde anlamak ve kültürümüzün sürekliliğini kavramak açısından elzemdir. Onu, yazdıklarını anlamakta güçlük çekenler öncelikle onun düşünce dünyasında yolculuk yapmalı, yazdıklarını büyük bir dikkatle okumalıdır. Nurettin Topçu'nun Sorbonne Üniversitesi'nde felsefe tezi olarak kullandığı isyan ahlakı düşünce dünyasının temeli olarak görülebilir.

Topçu'nun isyanı; insanı mutluluğa, mükemmelliğe giden yolda karşısına çıkan engellere karşı koyma esasına dayanır. Bu yönüyle İsyan Ahlakı; iradenin sonsuza ulaşmak gayesiyle her çeşit menfaat ve tutkuya sonlu olan iyilik ve mutluluğa dahi başkaldıran sorumluluk idealidir. Bir hareket ancak kendinden daha üstün bir düzene yönelirse, isyan adını alır. Onun isyanı; Hallac-ı Mansur'un mistik isyanıdır. Bu isyan; insanın iradesinin Allah'ın iradesinde kaybolmasıdır. Bu anlamda isyanın onda; mutasavvıfın tavrı olarak ele alındığını görürüz.

O, bir romantiktir. Osmanlı İmparatorluğunun sona ermesinden sonra yaşanan sıkıntılar karşısında, Türk aydınının ızdırabının ve ruhî trajedisinin dile geldiği ender fikir adamlarımızdan birisi olan Topçu, Hareket Okulu’nun da kurucusu olmuştur. 

Nurettin Topçu, milliyetçi, dindar ve muhafazakâr bir dünya görüşüne sahip insandır. Ahlâk felsefesi de bu anlayışların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Türk düşüncesini bir bütün olarak kavrayabilmek için onu mutlaka dikkate almak gerekir. Genelde Türk düşüncesinde özelde ise ahlâk felsefesinde hareket felsefenin yanında İslami bir içerikten hareket edilmesi gereğini ortaya koyması ona seçkin bir yer kazandırmıştır. Kendisinin de hiç dilden düşürmediği gibi Kant’ın “iki büyük evren beni kendine hayran bırakıyor: Üstümdeki yıldızlı evren ve içimdeki vicdan” anlayışı içerisinde onu anlamaya çalışırsak göreceğiz ki o, iki büyük evrenin; kâinatın ve ruhun sırlarına, derinliklerine açılmış olan bir penceredir. Gene onun Mevlana üzerine yazmış olduğu eserinde söylediği bir söz vardır: “Büyük mezarların üstünde büyük vatanlar vardır. Büyük ölüleri olmayan milletler, ebedi olamazlar. ...” Bu sözü ışığında ona baktığımızda gerçekten bu millet Mevlana’ları, Yunus’ları, Akif’leri, Topçu’ları, Muhsin'leri sayesinde var oluyor.

Çünkü üzerinde büyük ruhların sevildiği topraklarda ebedî hayat ağacı yeşerir, gerçek hayat, gerçek mutluluk tadılır.

Yeter ki, diğerleri gibi Nurettin Topçu’yu da tanıyalım, anlayalım, anlatalım ve yaşatalım. Bu yüzden o, Türk- İslâm düşünce tarihinde ihmal edilmesi mümkün olmayan bir düşünür, fikir adamı, derviş ve hareket adamıdır.

Her düşünürün/yazarın farkında olmadan kendini anlattığı/yazdığı kaidesi uyarınca Nurettin Topçu da, kendi kendini tarif ettiği gibi yaşadı:

"Millet mistikleri, büyük muzdariplerdir. Onların aşk haline gelen zevkleri, milletlerin ızdırabını muzdarip yaşayışlarıyla hemahenk hale getirmektedir."

Asıl olanın ilim ve ahlakın velileri gibi yaşamak olduğunu bilmeliyiz. Onun gibi kişilik abidesi idealistleri bugün mumla arıyoruz.

10 Temmuz 1975 yılında aramızdan ayrılmıştır. Allah rahmet eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR