İdlib’de Yaşanan Gelişmelere Dair…
Bir hafta arayla İdlib’te 12 kahraman Mehmetçiğimiz bir de sivil vatandaşımız şehit oldu. Ruhları şad, makamları âli olsun. Rabbim gazilerimize de acil şifalar ihsan eylesin.
Türkiye stratejik olarak hem yeni bir göç dalgasının önüne geçmek hem de güvenli bölgeyi tesis ederek mültecileri evlerine döndürebilmek için İdlib çevresinde uzunca bir süredir gözlem noktaları oluşturmuş ve Mehmetçiklerimizi bu noktalarda konuşlandırmıştır. Suriye meselesinin diplomatik yollarla çözümü bağlamında “Barış Pınarı Harekatı”yla beraber Türkiye, Rusya ve İran ile “Astana” ve “Soçi” mutabakatlarını gerçekleştirdi. Bu mutabakatlarda rejimin durması gereken noktayı rejimin hamisi konumundaki Rusya ve Şii milis gruplarına hükmeden İran’la karara bağlayan Türkiye “Gerginliği Azaltma Bölgesi” olarak 4 bölge belirledi. Fakat geçtiğimiz hafta itibariyle bu hafta da devam eden alçakça saldırılarla rejim bu mutabakatları hiçe saymış oldu. Türkiye ise rejimin bu tavrına karşı net bir duruş göstererek yapılan saldırılara misliyle karşılık verdi. Rusya’nın kanatları altında kendi vatandaşlarını katleden katil Esed, bölgede kalıcı barışı sağlamak amacıyla bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerini vurarak çözümün değil katliamın tarafı olduğunu bir kere daha tescillemiş oldu.
Türkiye’nin “gerginliği azaltma bölgesi” diye tabir edilen noktalarda ateşkes gözlem misyonu için kurduğu gözlem noktalarının bazılarının Esed ve İran destekli milis grupların eline geçmesi ve stratejik öneme sahip olan M4 ve M5 karayollarının hakimiyetini sağlamak için Türkiye’ye saldırması elbette her şeyden önce ülkemiz için yeni bir göç dalgasının gerçekleşebileceği anlamına geliyor. Açıkça görüyoruz ki Türkiye yeni bir göç dalgasını kaldırabilecek durumda değildir. Bunun için bölgede Türkiye’nin şu anki kararlı tutumundan taviz vermeden İdlib ve çevresinde güvenliği sağlaması elzemdir. Türkiye, Rusya’nın diplomatik tuzaklarla rejimi tetikçi olarak kullanarak bölgede yaratmak istediği kaosu ve Esed’i güçlendirme projesini görerek adımlarını bu yönde atmak mecburiyetindedir. Bu olaylar karşısında bizi destekliyor görünen ABD’yi bu konunun dışında bırakarak çözümü kendimiz üretmek ve tabiri caizse kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız. Bu bölgede adım atmak isteyen herkes bilmektedir ki bu bölgede somut sonuç alabilecek tek ülke Türkiye’dir. Türkiye olmadan bu bölge üzerinde yapılan planlar dün Barış Pınarı’yla nasıl baltalandıysa bugün de Türk milletinin iradesi ve Türk askerinin mücadelesiyle baltalanacaktır.
Ortadoğu’da gündem saniyeler içinde değişirken Türkiye’nin buradaki kararlı tutumunu daha büyük bir mukavemetle milli savunma hamlemiz için de gerçekleştirmesi çok önemlidir. Görüyoruz ki bugün müttefik olduğumuzla yarın düşman olabildiğimiz bu coğrafyada kendi kendimize yetmek zorundayız. Dün ABD’yle F-35’ler hususunda yaşadığımız problemler bugün de Rusya’yla S-400’ler hususunda olabilir. Bunun için Türkiye milli savunma sanayisinde attığı önemli adımları hızlandırmalı ve bu husustaki bağımlılığımız bir an önce bitirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki Türkiye Suriye’de savaş için değil huzuru ve sükunu tesis etmek ve kalıcı barışı sağlamak üzere bulunmaktadır. Fakat Türkiye’ye karşı savaş tamtamlarının çalındığı bir ortamda Mehmetçik de vatan için dünyanın şahdamarını kesebilecek kudrete sahiptir.
Kahraman Mehmetçiğimize dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.